Yavru Kedi Masalı
Büyük, kalabalık bir şehirde, eski taş sokakların arasında küçük bir kitapçı varmış. Bu kitapçının vitrini rengârenk kitaplarla doluymuş, içinde de upuzun raflar arasında yürümeyi seven yaşlı bir adam yaşarmış. Adı Bay Cemil’miş. Yalnız yaşarmış ama kalbi çocuk sevgisiyle doluymuş. Her gün okuldan çıkan çocuklara masallar okurmuş, kitap hediye edermiş.
Günün birinde, Bay Cemil kitapçının önünde bir kutu bulmuş. Kutunun içinde minicik, titreyen, beyaz-pembe bir yavru kedi varmış.
“Ayy sen de kimsin böyle minik şey?” demiş Bay Cemil, gözlüklerinin üzerinden dikkatlice bakarak.
Kedi ürkekçe miyavlamış. Tüyleri birbirine karışmış, burnu üşümüş, ama gözlerinde parlayan bir umut ışığı varmış.
“Tam zamanında geldin, Minnoş!” demiş Bay Cemil, ona sıcak bir battaniye sararken.
Ve böylece yavru kediye Minnoş adını vermiş.
Kitapçı Minnoş için adeta bir saraymış. Rafların arasında saklambaç oynamayı, pencere kenarında güneşlenmeyi çok seviyormuş. Her sabah Bay Cemil ona taze süt veriyor, gün boyunca kitap okurken Minnoş da dizine kıvrılıp mırlıyormuş.
Ama Minnoş’un içinde hep bir eksiklik varmış. Kalabalık sokakları izlediği pencerenin ardında başka kediler görürmüş. Koşup oynayan, birbirine sürtünen kediler… Minnoş ise hep içerideymiş.
Bir gün, kitapçıya ilkokuldan bir grup çocuk gelmiş. İçlerinden biri, kırmızı atkılı, meraklı gözlü bir kız Minnoş’u görünce hayran kalmış.
“Ayyy! Ne tatlı! İsmi ne?”
“Minnoş,” demiş Bay Cemil gülümseyerek. “Dışarıda terk edilmiş halde buldum.”
Kız eğilip Minnoş’u okşamış. Minnoş ilk defa başka bir insanın sevgisini hissedince mırlamaya başlamış.
“Benim adım Elif. Keşke onu her gün görebilsem…”
Bay Cemil düşünmüş. Minnoş’a bir yuva vermek istemişti ama onun bir dostu olursa daha mutlu olacağını fark etmiş. O gece Minnoş’la konuşmuş:
“Minnoş, seni çok seviyorum ama belki de bir arkadaşın olmalı, hem de senin yaşlarında bir insan dost…”
Minnoş başını yana eğmiş, sonra Bay Cemil’in elini yalayarak cevap vermiş. Sanki onay veriyor gibiymiş.
Ertesi gün Bay Cemil, Elif’in annesiyle konuşmuş ve Minnoş’u ona birkaç saatliğine emanet etmiş. Elif’in yüzü sevinçten parlamış!
Minnoş o gün ilk defa ev dışında başka bir yere gitmiş. Elif’in odası kitaplar, oyuncaklar ve renkli yastıklarla doluymuş. Minnoş hemen yatağın altına saklanmış.
“Minnoş, korkma! Bak sana balıklı mama aldım!”
Minnoş burnunu uzatmış, koklamış. Sonra yavaşça çıkıp Elif’in yanına gitmiş. Elif, Minnoş’un sırtını yavaşça okşamış.
“Sen çok güzelsin... Ama biraz üzgün gibisin. Merak etme, artık yalnız değilsin.”
O gün Minnoş, uzun uzun Elif’in kucağında uyumuş. Elif de onun başına yaslanıp hayaller kurmuş: Beraber parka gitmek, yastık savaşı yapmak, birlikte uyumak...
Ertesi hafta boyunca Minnoş her gün Elif’in evine gidip gelmiş. Bir gün Elif, annesine şöyle demiş:
“Anne, Minnoş burada kalsa olmaz mı? Cemil Amca’yla konuşabilir misin?”
Annesi gülümsemiş ama biraz da endişeyle başını sallamış.
“Minnoş’un yeri kitapçı. Ama belki Cemil Amca’yla anlaşabiliriz.”
O akşam Bay Cemil, Elif ve annesini çağırmış. Hep birlikte oturmuşlar.
“Minnoş her gün kitapçıya gelsin, sonra Elif’le birlikte eve gitsin. Haftada bir gün kitapçıda gece kalsın, olur mu?”
“Çooook güzel olur!” diye bağırmış Elif.
Minnoş sanki anlamış gibi sevinçle zıplamış, kitap raflarına tırmanıp bir “zafer turu” atmış.
Aylar geçmiş… Minnoş artık hem kitapçının hem Elif’in evinin kedisi olmuş. Gittiği her yerde onu seven insanlar, okşayan çocuklar varmış. Ama en önemlisi, kendisini gerçekten seven bir kalbi olmuş: Elif’in kalbi.
Bir gün Elif, üzgün bir şekilde kitapçıya gelmiş. Gözleri doluymuş. Minnoş hemen dizine oturmuş, mırlamaya başlamış.
“Bugün babamın işi başka bir şehre taşınıyor. Taşınacağız…” demiş Elif.
Bay Cemil’in yüzü düşmüş. Minnoş başını Elif’in eline sürtmüş, gözleri dolu dolu bakmış.
“Ben Minnoş’u götürmek istiyorum ama onun burası evi…”
Bay Cemil bir süre sessiz kalmış. Sonra gülümseyerek başını sallamış.
“Minnoş’un asıl evi senin kalbin, Elif. Gitmelisin. Ama söz ver, ona hep bakacaksın.”
“Söz veriyorum!” demiş Elif, gözyaşları içinde.
Birkaç hafta sonra, kitapçıya bir mektup gelmiş. İçinde Minnoş’un bir resmi varmış: Elif’in yatağında, oyuncak ayıyla sarılmış uyuyormuş. Mektubun sonunda şunlar yazıyormuş:
"Sevgili Cemil Amca,
Minnoş çok mutlu. Yeni evimize alıştı. Her gece bana masal gibi mırlıyor. Bazen onu dinlerken seni hatırlıyorum. Minnoş sadece bir kedi değil. O, kalbimi sıcak tutan küçük bir mucize.
Seni özlüyoruz…
Elif & Minnoş"
Bay Cemil mektubu kalbine bastırmış, gözlüklerinin camını silmiş. Pencereden dışarı bakarken gülümsüyormuş. O anda, kitapçının kapısı çalmış.
“Cemil Amca! Yeni masal kitapları geldi mi?” diye bağırmış çocuklardan biri.
Bay Cemil ayağa kalkmış, mektubu yavaşça çekmeceye koymuş ve:
“Elbette! Hadi bakalım, bugün size bir kedinin kalbinin gücünü anlatacağım.”
demiş.
Ve masal burada biter ama Minnoş’un sevgisi, Elif’in sadakati ve Bay Cemil’in sıcaklığı, sonsuza kadar sürermiş..