Tarzan Masalı
Bir zamanlar Afrika'nın kalbinde, göğe uzanan ağaçlarla kaplı yemyeşil bir ormanda, hayvanların diliyle konuşabilen bir çocuk yaşardı. Bu çocuğun adı Tarzan’dı. İnsanlardan uzak, maymunlar tarafından büyütülmüş, kalbi sevgiyle dolu bir çocuktu o.
Tarzan sabahları kuşların şarkılarıyla uyanır, fillerle yıkanır, aslanlarla yarışırdı. Ama ne kadar mutlu görünse de, içinde hep bir boşluk vardı. Çünkü nereden geldiğini, gerçek ailesini bilmiyordu.
Bir sabah, ormanın derinliklerinden gelen garip bir ses duydu: "Yardım edin! Lütfen biri yardım etsin!"
Tarzan ağaçlardan ağaçlara zıplayarak sese doğru koştu. Geniş bir çalılığın arkasında, küçük bir kız ağlıyordu. Üstü başı çamur içindeydi.
"Hey! Korkma. Ben sana yardım edeceğim." dedi Tarzan, diz çökerek.
"Sen… sen konuşabiliyorsun!" dedi kız şaşkınlıkla. "Adın ne?"
"Tarzan." dedi çocuk gururla. "Senin adın ne?"
"Elif." dedi kız gözyaşlarını silerken. "Ailemle safariye gelmiştik ama kayboldum."
Tarzan ona gülümsedi. "Artık yalnız değilsin Elif. Orman seni korur. Ben de."
Elif, Tarzan’ın sırtına bindi ve birlikte ağaçların arasında süzüldüler. Tarzan ona ormandaki dostlarını tanıttı: konuşkan papağan Zazu, neşeli maymun Koko ve bilge fil Nana.
O gece, Tarzan ve Elif büyük bir ağacın kovuğunda ateş başında oturdular. Elif hala biraz korkuyordu.
"Annen ve baban seni çok mu sever?" diye sordu Tarzan.
"Evet. Her gece bana ninni söylerler. Sensiz nasıl dayanırlar, bilmiyorum." dedi Elif iç çekerek.
Tarzan uzaklara baktı. "Ben hiç ninni duymadım. Annemle babam nasıl insanlar, bilmiyorum bile. Ama bazen rüyamda bir kadın sesi duyuyorum. Çok sıcak, çok huzurlu."
Elif elini onun eline koydu. "Belki bir gün bulursun. Belki senin de bir annen hâlâ seni bekliyordur."
O gece Tarzan rüyasında annesini gördü. Uzun saçlı, nazik gözlü bir kadın ona "Gel, Tarzan, evine dön" diyordu. Uyandığında kalbi hızla çarpıyordu.
Ertesi gün Tarzan, Elif’i ailesine kavuşturmak için yola çıktı. Yolda türlü maceralar yaşadılar. Bir nehirde timsahlarla yüzdüler, dev bir yılanın tuzağından kaçtılar. Ama asıl büyük sınav, insanlar kampına geldiklerinde yaşandı.
Kampta silahlı adamlar vardı. Tarzan, Elif’in ailesini görünce sevindi ama aynı zamanda korktu. Ya insanlar ona zarar verirse?
Elif koşarak ailesine sarıldı. Gözyaşları sel gibi aktı.
"Anne! Baba! Tarzan beni kurtardı!"
Anne ve baba, karşılarındaki vahşi görünümlü ama nazik bakışlı çocuğa baktılar.
"Sen... İnsan mısın?" diye sordu Elif’in babası temkinli bir sesle.
"Bilmiyorum." dedi Tarzan. "Sadece... iyi biri olmaya çalışıyorum."
Anne Elif’e sarıldıktan sonra Tarzan’a yaklaştı. Gözleri dolmuştu.
"Benim... adım Leyla." dedi kadın. "Senin annenin de adı Leyla'ydı."
Tarzan şaşkınlıkla irkildi. "Sen… sen onu tanıyor musun?"
Kadın başını salladı. Cebinden eski bir kolye çıkardı. İçinde bir bebek resmi vardı. O bebek… Tarzan’dı!
"Bu… benim!" dedi Tarzan kolyeyi titreyerek alırken.
Leyla dizlerinin üstüne çöktü. "Tarzan… Sen benim oğlumsun!"
Tarzan'ın gözlerinden yaşlar boşandı. Hayatında ilk defa bir insan ona sarılıyordu. Gerçek bir anne. Gerçek bir sevgi.
Kamp sessizdi. Herkes bu duygusal ana tanıklık ediyordu.
"Beni neden bıraktın?" dedi Tarzan fısıltıyla.
"Bir kaza oldu. Safari sırasında konvoyumuz saldırıya uğradı. Seni kaybettik. Yıllarca seni aradık ama bulamadık. Sen yaşıyordun… ormanda büyüdün."
Tarzan’ın kalbi karışıktı. Sevinç, şaşkınlık, hüzün… hepsi bir aradaydı.
"Peki şimdi ne olacak? Orman… evim. Hayvanlar ailem."
Leyla, oğlunun gözlerinin içine baktı. "Senin evin neresi olursa olsun, ben hep senin annen olacağım. Ama seçim senin. Burada kalabilir ya da bizimle gelebilirsin."
Tarzan yere baktı. Sonra Elif’e, sonra Zazu ve Koko’ya…
"Belki... iki evi birden olabilir insanın." dedi gülümseyerek.
Ve o gün, Tarzan hem ormanda hem insanların arasında yaşamaya başladı. Haftanın bazı günlerini ailesiyle birlikte kasabada geçiriyor, diğer günlerde ormandaki dostlarını ziyaret ediyordu.
Bir gün Elif ona, "Senin süper gücün ne biliyor musun?" dedi.
"Ağaçlara tırmanmak mı?"
"Hayır." dedi Elif. "Kalbin. Senin kalbin, herkese yer açabilecek kadar büyük."
Tarzan güldü. O artık sadece ormanın kralı değil, kalbinin de kahramanıydı.
Ve masal burada bitmedi, çünkü Tarzan’ın hikayesi devam etti. Ama artık yalnız değildi. Çünkü gerçek kahramanlık, nerede olursan ol, sevgiyle yaşamaktı.