Sihirli Geyik Masalı
Gecenin derinliklerinde, rüzgarın yapraklarla fısıltılı konuşmalar yaptığı gizemli bir orman varmış. Bu ormanın kalbinde, gözleri yıldız tozu gibi parlayan, boynuzlarında ayı andıran bir ışık taşıyan Sihirli Geyik yaşarmış. Kimse onun tam olarak ne yaptığını, nereden geldiğini bilmezmiş ama ormanın her canlısı, onun varlığının hem huzur hem de umut olduğunu hissedermiş.
Bu ormanın yakınında küçük bir köyde yaşayan, meraklı ve inatçı bir çocuk varmış: Kerem. Kerem, her gece pencereden ormana bakar, karanlıkta dalgalanan gölgeleri hayal gücüyle şekillendirirmiş. Bazen o gölgeleri devasa kuşlara benzetir, bazen de gizli hazineler saklayan büyülü yaratıklara.
Bir gece, annesi iyi geceler dileyip ışığı kapattıktan sonra, Kerem pencereden dışarı bakmış ve ormanın derinliklerinde tuhaf bir ışık görmüş. Ne ay ışığına benziyormuş ne de fener ışığına. Göz kırpan bir yıldız gibi, derinlerden ona sesleniyor gibiymiş.
Kerem, içinden bir ses duymuş: “Bu sadece bir ışık değil. Beni çağırıyor.”
Kendi kendine gülümsemiş.
— Delirdim herhalde. Gece yarısı ormana gidilir mi?
Ama kalbi, aklından daha güçlüymüş. Küçük bir fener alıp, sessizce evden çıkmış. Ay ışığı ince bir şerit gibi yoluna eşlik etmiş. Toprak, ayaklarının altında çıtırdamış ama orman ona korkunç gelmek yerine, sanki misafirini bekleyen bir ev gibi hissedilmiş.
Ormanın derinliklerine doğru ilerlerken, ışık birden kaybolmuş. Kerem paniklemiş.
— Neredesin? Beni buraya sen getirdin. Sakın beni ortada bırakma!
Derken, karanlığın içinden bir ses yükselmiş. Hem sıcak hem hüzünlü bir melodi taşır gibi.
— Korkma, küçük gezgin. Buradayım.
Kerem irkilmiş, kalbi hızlı hızlı atmış.
— Kim konuşuyor? Kendini göster!
Yapraklar kıpırdamış, ay ışığı bulutların arasından süzülmüş ve ormanın ortasında bir yaratık belirmiş. Altın rengi kürkü, kar taneleri gibi parlıyormuş. Boynuzlarından süzülen mavi ışık, toprağa ince kıvılcımlar bırakıyormuş.
— Ben Sihirli Geyik. Ormanın koruyucusu.
Kerem’in ağzı açık kalmış.
— Gerçek misin? Yoksa rüya mı görüyorum?
Geyik hafifçe başını eğmiş.
— Gerçeklik bazen kalbin inanma cesaretine göre şekillenir. Sen inandın ve beni gördün.
Kerem, donup kalmış.
— Neden beni çağırdın? Burada ne işim var?
— Çünkü ormanın kalbi hasta. Doğa yavaş yavaş nefesini kaybediyor. İnsanlar bunun farkında bile değil. Ama sen farklısın. Merak ediyorsun, sorguluyorsun ve kalbin temiz. Bana yardım edebilirsin.
Kerem bir an düşünmüş.
— Ben sadece bir çocuğum. Ne yapabilirim ki?
Sihirli Geyik gözlerini Kerem’in gözlerine sabitlemiş.
— Cesareti olan herkes bir şey yapabilir. Önemli olan büyüklüğün değil, isteğin.
Kerem’in içinden bir sıcaklık geçmiş.
— Peki nasıl yardım edeceğim?
Geyik, ormanın daha derinlerine doğru yürümüş.
— Gel. Sana bir şey göstereceğim.
Kerem, tereddüt etmeden peşinden gitmiş. Ağaçlar giderek daha kuru, yapraklar daha solgun hale gelmiş. Toprak, bir zamanlar canlı renkleri taşırken, şimdi gri ve üzgün görünüyormuş.
Sihirli Geyik konuşmuş:
— Bu orman, bir zamanlar şarkı söylerdi. Kuşlar cıvıldadı, çiçekler dans ederdi. Ama insanlar, bencilliklerine yenik düştü. Ağaçları kestiler, ateş yaktılar, çöplerini bıraktılar. Orman bunu kaldıramadı.
Kerem derin bir iç çekmiş.
— Bunu düzeltmenin bir yolu olmalı.
— Var. Doğanın kalbini uyandırmalıyız. Bunun için cesaret, empati ve dürüstlük gerek. Beni izlemeye devam et.
Geyik, toprağın üzerinde küçük bir çukur açmış. Oradan ışıklı bir tohum çıkarmış.
— Bu, ormanın son umudu. Eğer biri, korkularıyla yüzleşip, içten bir dilekle bu tohumu canlandırırsa orman yeniden doğar.
Kerem şaşırmış.
— Sadece dilek mi?
— Her dilek gerçek olmaz. Çünkü insanların çoğu, başkalarını değil kendilerini ister.
Kerem, tohumu eline almış. Küçücük ama sıcakmış.
— Ben deneyeceğim. Ama korkularımla yüzleşmek… O kolay değil.
— Savaşmak zorunda değilsin. Korkularını sadece kabul et. Karanlıktan kaçan değil, karanlığı anlayan kişi kazanır.
Kerem gözlerini kapamış. İçinde bir fırtına varmış. Başarısızlık korkusu, yalnızlık korkusu, ailesini kaybetme korkusu…
Hepsini teker teker düşünmüş.
Sonra gözlerini açmış ve fısıldamış:
— Ben istemiyorum ki bu dünya yalnızca benim olsun. Herkesin olsun. Kuşların, ağaçların, arkadaşların, hayallerin… Lütfen bu tohum büyüsün.
Tohum, Kerem’in avuçlarında parlamaya başlamış. Işık önce sarı, sonra yeşil olmuş. Toprağa bırakıldığında, ormanın her yanında bir titreşim yayılmış.
Sihirli Geyik geri çekilmiş.
— Oluyor… Kalp uyanıyor.
Toprak çatlamış, aradan küçük bir fidan çıkmış. Kısa sürede büyümeye başlamış. Yapraklarının her biri ormanın eski şarkısını taşıyormuş. Kuşlar yavaş yavaş geri dönmüş. Çiçekler açmış.
Kerem sevinçle bağırmış:
— Başardık! Gerçekten başardık!
Sihirli Geyik gülümsemiş.
— Sen başardın. Çünkü kalbinde bir çocuğun en değerli gücü vardı: Paylaşmak.
Kerem, duygulanmış.
— Peki ya sen? Nereye gideceksin?
— Benim görevim bittiğinde, ışığa dönüşürüm. Bir gün yeniden çağrılana kadar.
Kerem’in gözleri dolmuş.
— Gitmeni istemiyorum. Sen arkadaş oldun.
Geyik hafifçe dokunmuş.
— Dostluk, fiziksel varlığın değil, kalpteki yerin gücüdür. Ben her zaman seninle olacağım. Ne zaman ormana bakarsan, beni hatırla.
Kerem, ağlamamak için kendini zorlamış.
— Söz veriyorum. Hiç unutmayacağım.
Geyik, başını göğe kaldırmış. Boynuzlarından çıkan ışık, gökyüzünü renkli çizgilerle doldurmuş.
— Bu dünya, cesareti olan çocuklar sayesinde iyileşir. Bunu unutma.
Sonra bir rüzgar gibi kaybolmuş. Onun yerine sadece sıcak bir soluk kalmış.
Kerem eve dönmüş ama gece uyuyamamış. Pencereden ormana bakmış. Artık karanlık değilmiş, umut doluymuş.
Fısıldamış:
— Teşekkür ederim, Sihirli Geyik. Ben de bir gün senin gibi koruyacağım bu dünyayı.
Ormanın yaprakları hafifçe sallanmış. Sanki bir ses cevap vermiş gibi:
— Ben de teşekkür ederim, küçük gezgin. Hikayemiz devam edecek.
O günden sonra Kerem sıradan bir çocuk olmamış. Arkadaşlarına doğayı, ağaçları, hayvanları anlatmış. Onları korumanın bir görev değil, bir hediye olduğunu söylemiş.
Çünkü bir zamanlar bir Sihirli Geyik ona gerçeği öğretmiş:
Dünya, kalbi sevgiyle atanların kucağında büyür.
Ve gecenin karanlığında, orman şimdi fısıldıyormuş:
“Biri dinliyor. Biri anlıyor. Biri cesaret ediyor.”
Macera bitmemiş. Sadece şekil değiştirmiş.