Neşeli Keman Masalı
Bir zamanlar, ormanın kıyısında, küçük bir köyde yaşayan Lila adında neşeli bir kız çocuğu varmış. Lila’nın en sevdiği şey, müzik yapmaktı. Sabah horoz ötmeden kalkar, eski kemanını kucaklar, tül perdelerin arasından süzülen gün ışığıyla birlikte çalmaya başlardı. Fakat Lila’nın kemanı, diğer kemanlara hiç benzemezdi. Çünkü o keman… konuşabiliyordu.
— “Hadi Lila! Bugün biraz daha hızlı çalalım, rüzgârı bile dans ettirelim!” derdi keman incecik sesiyle.
— “Tamam Neşeli, ama sen bu sabah fazla heyecanlısın!” diye gülerdi Lila.
Kemanın adı Neşeli’ydi, çünkü ne zaman hüzünlü bir melodi çalınsa, o hemen araya girip ritmi neşelendirirdi. Köydeki herkes bu ikilinin sesini severdi. Lila’nın melodileriyle sabah pazarları renklenir, çocuklar oyunlarına daha hızlı koşardı.
Fakat bir sabah, köye kötü bir haber geldi. Kasabanın öte ucundaki büyük konser salonu, kapanmak üzereydi. Kasaba halkı artık müziğe vakit ayıramıyor, herkes kendi derdine dalmıştı. Enstrümanlar tozlanıyor, notalar sessizliğe gömülüyordu.
Lila’nın içi sızladı.
— “Neşeli, bunu durdurmalıyız. Müzik olmadan bu dünya çok sessiz olur.”
— “Benim tellerim titreşmeden, insanların kalbi de titreşmez Lila! Gidelim, o salonu kurtaralım!”
Ve böylece, küçük kız ve kemanı, uzun bir yolculuğa çıktılar.
Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte Lila, sırtına küçük çantasını aldı. İçine birkaç dilim ekmek, bir elma ve biraz umut koydu. Neşeli’yi dikkatlice kutusuna yerleştirdi ama kutu fazla hareketliydi.
— “Neşeli, lütfen kıpırdama!”
— “Yapamıyorum Lila! Melodiler içimde kıpır kıpır, ben sustukça tellerim kaşınıyor!”
Lila kahkahasını tutamadı. Yol boyu, rüzgâr Neşeli’nin tellerine hafifçe dokunuyor, sanki doğa da onlara eşlik ediyordu. Kuşlar ötüyor, dere şırıltıyla ritim tutuyordu.
Bir süre sonra ormanın derinliklerinde yaşlı bir baykuşla karşılaştılar. Baykuş, dalların üstünden dikkatle baktı.
— “Küçük kız, elinde taşıdığın o parlayan şey de ne?”
— “Bu benim kemanım, adı Neşeli.”
— “Hmm... bir kemanla mı dünyayı kurtaracaksın?”
Neşeli hemen atıldı:
— “Bir keman, doğru notayı bulduğunda kalpleri bile onarır baykuş efendi!”
Baykuş gülümsedi.
— “O zaman doğru yolu bulmak için önce sessizliği dinleyin. Her müzik sessizlikten doğar.”
Bu söz Lila’nın aklına kazındı. Sessizliği dinlediler, ormanın derinlerinden bir ezgi geldi. Sanki ağaçlar bile eski şarkılar mırıldanıyordu.
Günler geçti, sonunda büyük kasabaya vardılar. Neşeli’nin sesi biraz kısılmıştı, telleri yorgundu ama gözleri hâlâ parlıyordu. Kasabanın meydanında kimse gülmüyor, kimse şarkı söylemiyordu.
Lila bir tezgâhın önünde durdu. Eski bir müzik kutusu satıcısı, tozlu kutusunu açtı. İçinden bozuk bir melodi çıktı, sanki ağlıyordu.
— “Müzik öldü kızım,” dedi satıcı hüzünle.
— “Kimse artık dinlemiyor.”
Neşeli bu söze sinirlendi.
— “Müzik ölmez! Yalnızca kalplerin kapısı kapanır. Biz o kapıyı çalmaya geldik!”
Satıcı şaşkınlıkla çevresine baktı.
— “Kim konuşuyor?”
— “Benim kemanım,” dedi Lila gülerek, “adı Neşeli.”
Yaşlı adamın yüzü aydınlandı.
— “Demek hâlâ sihirli sesler var bu dünyada…”
Lila, meydanın ortasına çıktı. Neşeli’yi kucağına aldı.
İlk nota havaya karıştığında, sokak kedileri durdu, fırıncı hamur yoğurmayı bıraktı, çocuklar koşmayı unuttu. Melodi önce utangaçtı, sonra rüzgârla büyüdü.
Bir anda kasaba yeniden nefes almaya başladı. İnsanların gözleri parladı, kimisi gülümsedi, kimisi ağladı.
Neşeli mutluluktan titriyordu.
— “Görüyor musun Lila? Müzik hâlâ yaşıyor!”
— “Evet Neşeli, biz sadece onu uyandırdık.”
Fakat asıl görev bitmemişti. Büyük konser salonu hâlâ kapalıydı.
Salonun kapısına vardıklarında, dev bir kilit onları bekliyordu. Üzerinde “Sessizlik” yazıyordu.
— “Bunu nasıl açacağız?” diye sordu Lila.
— “Müzikle,” dedi Neşeli fısıldayarak.
Lila derin bir nefes aldı. Tellerin üstünde parmakları dans etmeye başladı. Fakat bu defa kolay değildi. Kemanın sesi yankılanıyor ama kilit çözülmüyordu.
Birden karanlık köşeden hüzünlü bir ses geldi:
— “O kilidi açmak istiyorsanız, korkularınızı çalmalısınız.”
Bu ses, salonun ruhuydu. Yıllardır kimse çalmadığı için hüzne dönüşmüştü. Lila elleri titreyerek kemanı kavradı.
İlk kez, gerçekten içinde hissettiği korkuları melodilere döktü: yalnızlık, unutulmak, yanlış çalmak korkusu…
Neşeli’nin sesi bu kez ağlıyordu ama güzeldi.
Bir anda kilit çatladı.
Güm!
Kapı açıldı.
Salonun içi tozlu, koltuklar yıpranmıştı. Ama sahne hâlâ oradaydı. Lila ağır adımlarla sahneye çıktı.
— “Hazır mısın Neşeli?”
— “Her zaman!”
Ve o an başladı. Melodi yükseldikçe, salonun duvarları ışıkla doldu. Unutulmuş resimler canlandı, eski müzisyenlerin hayaletleri sahnenin kenarında gülümsedi.
Bir çocuk içeri girdi, ardından bir diğeri. Sonra tüm kasaba. Herkes o sahneyi doldurdu.
Lila çalıyor, Neşeli söylüyordu.
— “Lila, birlikte söyleyelim!”
— “Tamam Neşeli! Ama sen ritmi bozma!”
— “Benim adım Neşeli, ritim benden sorulur!”
Kahkahalar yükseldi. Her nota bir kalbi gıdıklıyor gibiydi. İnsanlar dans etmeye başladı, çocuklar zıpladı. Hatta yaşlı baykuş bile pencereden izliyor, kanatlarıyla tempo tutuyordu.
Bir ara Lila durdu, gözleri dolmuştu.
— “Neşeli, bu kadar kalabalığı bir arada görmek… ne harika!”
— “Çünkü müzik, bizi birbirimize hatırlatır Lila. Kim olduğumuzu, neden güldüğümüzü…”
Konser bittiğinde herkes ayakta alkışladı. Ama Lila sessizce kemanına baktı.
— “Sen olmasaydın bunu yapamazdım.”
— “Ben sadece sesim Lila, senin kalbin olmasa ben sessiz kalırdım.”
Gözyaşları döküldü ama bu sefer mutluluktandı.
O günden sonra kasabada her akşam müzik yankılanmaya başladı. Eski enstrümanlar yeniden ses verdi, çocuklar kendi melodilerini keşfetti. Konser salonunun adı artık “Neşeli Salon”du.
Lila büyüdü ama hiçbir zaman kemanını bırakmadı. Her çocuğa şu nasihati verirdi:
— “Bir gün için çok sessiz hissedersen, kalbini dinle. İçinde mutlaka küçük bir melodi vardır.”
Neşeli hâlâ onunla birlikteydi. Telleri bazen gıcırdasa da sesi hep sıcaktı.
Ve her sabah, tül perdelerin arasından gün ışığı süzülürken, o tanıdık ses yeniden yankılanırdı:
— “Lila! Hadi çalalım, dünya yine gülümsemeyi unuttu!”
Lila gülümser, kemanını kucağına alırdı.
Melodi başlardı.
Kuşlar dinlerdi.
Ağaçlar sallanırdı.
Ve dünya, bir kez daha Neşeli Keman’ın şarkısıyla nefes alırdı.