Kirpi Masalı
Uzak mı uzak, ama hayal kuran çocukların kalbine çok yakın bir ormanın içinde, yosun kokulu ağaçların ve kuş cıvıltılarının hiç eksik olmadığı bir yer vardı. Bu ormanda yaşayan hayvanlar birbirini tanır, birlikte oynar, birlikte öğrenirdi. Ormanın en küçük ama en meraklı canlılarından biri ise minik bir kirpiydi. Adı Pıtırcıktı.
Pıtırcık diğer kirpilerden biraz farklıydı. Evet, onun da sırtı dikenlerle kaplıydı ama kalbi yumuşacıktı. Kimseyi kırmak istemez, birinin üzgün olduğunu hemen anlardı. Fakat Pıtırcık’ın bir sorunu vardı: Kendine pek güvenmezdi.
Bir sabah güneş yaprakların arasından süzülürken Pıtırcık yuvasından çıktı. Çiğ damlaları çimenlerin üzerinde parlıyordu. Pıtırcık derin bir nefes aldı ama yüzünde hafif bir endişe vardı.
— Bugün yine tek başıma dolaşacağım galiba… diye mırıldandı.
O sırada dalların arasından zıp zıp gelen bir sincap belirdi. Bu, Pıtırcık’ın en eski arkadaşlarından Fındıktı.
— Günaydın Pıtırcık! Neden bu kadar düşüncelisin? dedi neşeyle.
— Günaydın Fındık… Herkes benden daha cesur gibi geliyor. Ben hep arkada kalıyorum, dedi Pıtırcık başını eğerek.
Fındık gülümsedi, kuyruğunu salladı.
— Cesaret bağırmak ya da en önde olmak değildir. Bazen sessiz kalabilmek de cesarettir, dedi.
Pıtırcık bu sözleri düşündü ama içindeki şüphe hemen kaybolmadı. O gün ormanda büyük bir haber dolaşıyordu. Ormanın öbür ucundaki Gümüş Dere aniden bulanmıştı. Hayvanlar susuz kalabilirdi.
Öğleye doğru ormanın ortasında herkes toplandı. Baykuş Bilge, en yaşlı ve en bilgili hayvandı. Gözlüklerini düzeltti ve konuşmaya başladı.
— Gümüş Dere’nin neden bulanıklaştığını öğrenmemiz gerekiyor. Ama yol uzun ve biraz da tehlikeli, dedi.
Herkes birbirine baktı. Birkaç hayvan geri çekildi. Pıtırcık’ın kalbi hızla atmaya başladı. Tam geri adım atacaktı ki içinden bir ses duydu.
“Belki de bu sefer denemeliyim…”
Pıtırcık yavaşça öne çıktı.
— Ben gitmek istiyorum, dedi titrek ama kararlı bir sesle.
Ormanda bir sessizlik oldu. Sonra Fındık heyecanla bağırdı.
— Ben de gelirim!
Tavşan Lila kulaklarını dikti.
— Yalnız değilsiniz, ben de varım!
Baykuş Bilge başını salladı.
— Cesaret, korkuya rağmen atılan adımdır. Yolunuz açık olsun, dedi.
Üç arkadaş yola çıktı. Orman derinleştikçe sesler azaldı, gölgeler uzadı. Pıtırcık bazen duruyor, dikenlerini içine çekiyordu.
— Ya bir şey olursa? dedi fısıldayarak.
— O zaman birlikte çözeriz, dedi Lila gülümseyerek.
Yolun ortasında büyük bir çamur alanı vardı. Tavşan zıplayarak geçti, sincap ağaçtan atladı ama Pıtırcık ortada kaldı.
— Ben geçemem… Bacaklarım kısa, dedi üzgünce.
Fındık düşündü, sonra bir plan yaptı.
— Dikenlerin sadece savunma için değil, tutunmak için de var, dedi.
Birlikte bir dal uzattılar. Pıtırcık dikenleriyle dala tutundu ve yavaşça karşıya geçti. O an gözleri parladı.
— Başardım! dedi sevinçle.
İlk kez kendisiyle gurur duyuyordu.
Gümüş Dere’ye yaklaştıklarında korkunç bir manzara gördüler. Dereye devrilen eski bir ağaç suyun akışını kapatmıştı. Sular çamurla dolmuştu.
— Bunu tek başımıza kaldıramayız, dedi Lila.
Pıtırcık ağaca yaklaştı, dikkatlice inceledi.
— Ama dikenlerimle itebilirim… Küçüğüm ama güçsüz değilim, dedi.
Arkadaşlarıyla birlikte var güçleriyle ittirdiler. Ağaç önce kıpırdamadı, sonra yavaşça hareket etti. Son bir itişle dere açıldı. Su yeniden berrak akmaya başladı.
Pıtırcık’ın gözleri doldu.
— Ben… gerçekten işe yaradım, dedi.
Fındık ona sarıldı.
— Sen zaten hep işe yarıyordun, sadece farkında değildin, dedi.
Ormana döndüklerinde herkes onları alkışladı. Baykuş Bilge Pıtırcık’a baktı.
— Bugün orman sadece suyunu değil, bir kahramanını da kazandı, dedi.
Pıtırcık utangaçça gülümsedi.
— Ben kahraman değilim… Sadece denedim, dedi.
O günden sonra Pıtırcık değişmedi ama büyüdü. Hâlâ nazikti, hâlâ sessizdi ama artık biliyordu: Cesaret, başkasına benzemek değil, kendin olmaktı.
Ve ormanda her çocuk şunu öğrendi:
En küçük kirpinin bile kocaman bir kalbi olabilir.
Masal burada biterken Pıtırcık, yıldızlara bakıp fısıldadı:
— Kendime inandığım gün, her şey değişti.