Nar Tanesi Masalı
Uzak bir ülkede, toprağı bereketle parlayan bir vadide, ilginç bir gelenek vardı. Her yıl sonbahar geldiğinde, köydeki herkes en güzel narı seçmek için yarışırdı. Bu nar yalnızca görünüş için seçilmez, içindeki “iyi niyet ışığı”na da bakılırdı. Çünkü o topraklarda inanılırdı ki bir nar ne kadar iyi niyetle yetiştirilirse, içindeki nar taneleri o kadar güçlü bir ışık taşırdı.
Bu yıl yarışmaya katılan en genç kişi, 10 yaşındaki Suna’ydı. Suna’nın bir nar ağacı vardı; tam evlerinin yanındaki güneşe bakan yamaca dikilmişti. Annesi ağacı dikmeden önce ona şöyle demişti:
— Suna, bir nar ağacı iyi niyet görürse çok güzel meyve verir. Ona iyi davranırsan o da sana ışığını açar.
Suna o günden beri ağacına su verirken şarkılar söylüyor, rüzgâr estiğinde dalları elle sallıyor, kuruyan yaprakları tek tek ayıklıyordu. Ağaç da yıllar içinde Suna’ya alışmıştı sanki. Yaprakları rüzgârda titrerken tatlı bir ses çıkarır, gövdesi güneşte parıl parıl görünürdü.
Derken, yarışma için geri sayım başlarken ağaç o yıl tek bir nar verdi. Tek bir tane. Ama o nar öyle büyüktü ki, sanki içinde bütün bir mevsim saklıydı.
Suna narı eline aldığında içinden bir sıcaklık geçti.
— Sanki nefes alıyor gibi… dedi şaşkınlıkla.
Babası narı görüp gülümsedi.
— Kimi nar az olur ama öz olur. Belki de bu nar özel bir şey saklıyordur.
Suna narı sepetine koydu. Yarışma gününü sabırsızlıkla beklerken, narın içinden hafif hafif hışırtılar duyduğunu bile sandı. Ama o bunu rüzgâr sandı.
Ta ki o gece gelene kadar.
Gece herkes uyurken Suna odasında oturmuş narını seyrediyordu. Nar öyle güzeldi ki, kabuğu kırmızı bir gökyüzü gibi parlıyordu. Tam o sırada nar, kendi kendine hafifçe sallandı.
Suna panikle doğruldu.
— H… hey! Kımıldadın mı sen?
Narın içinden incecik bir ses duyuldu:
— Sakin ol küçük kız… Işığımı dışarı salmadan önce hazırlanıyorum sadece.
Suna’nın gözleri kocaman açıldı. Kalbi yerinden çıkacak gibiydi.
— Konuşuyorsun! Bir nar konuşuyor! Bu… bu mümkün mü?!
Narın içindeki ses gülümsüyor gibiydi.
— Her şey mümkün. Yeter ki iyi niyetle bakmayı bilesin. Ben Nar Tanesi’nin Kalp Işığı’yım. Bir narın içindeki ilk parlayan tanelerden biri. Ama dışarı çıkamam, çünkü kabuğum kırılmadan önce sana bir şey söylemem lazım.
Suna biraz çekinerek narı eline aldı.
— Peki… ne söyleyeceksin?
— İçimde bir dünya var Suna. Narın her tanesi ayrı bir koridor gibidir. Her tanede bir ışık saklanır. Ama yıllardır bir problem var: Karanlık Çizik…
Suna nefesini tuttu.
— Karanlık Çizik mi? O da ne?
— Nar tanesinin içinden geçen siyah bir çizik… Işıkları birbirinden ayırıyor. Eğer o çizik büyürse nar karanlığa döner. O zaman iyi niyet ışığı söner. Bana yardım etmezsen yarışmaya götüreceğin nar, tüm ışığını kaybedebilir.
Suna konuşan bir nar tanesinin yardım istemesi karşısında ne yapacağını bilemedi. Ama hissettiği tek şey, o minik sesin içtenliği ve sıcaklığıydı.
— Peki… bir narın içine nasıl gireceğim ben?
Nar bir anda daha parlak bir kırmızıya büründü.
— Gözlerini kapat ve kalbinden bir şey dile. Ben sana yolu göstereceğim.
Suna gözlerini kapadı ve şu cümleyi fısıldadı:
— İyi niyet ışığını kurtarmak istiyorum.
Bir anda güçlü bir rüzgâr sesi duyuldu. Etrafı kırmızı bir ışıltı sardı. Gözlerini açtığında kendini narın içinde buldu. Ama bu alan dar değildi; aksine dev bir ışıltı koridoru gibi görünüyordu. Duvarlar kırmızı cam gibi parlıyor, içlerinden nar taneleri yıldız gibi ışıldıyordu.
— Vay canına… Burası bir evren gibi…
Tam o sırada küçük bir ışık küresi Suna’nın önünde belirdi. Bu, konuşan Nar Tanesi’ydi.
— İşte geldin! Karanlık Çizik biraz ileride. Ama dikkatli ol… O çizik sadece ışığı değil, duyguları da emer. Eğer korkarsan büyür. Cesaretle yaklaşırsan küçülür.
Suna derin bir nefes aldı.
— Cesaretimi topladım. Hadi gidelim.
Işık küresi önde, Suna arkada yürürken narın içindeki koridor gittikçe karardı. Parıltılar azalıyor, gölgeler büyüyordu. En sonunda önlerinde dev bir karanlık çizgi belirdi. Adeta gökyüzündeki bir şimşeğin donmuş hali gibiydi.
Çizik hırlayan bir sese sahipti.
— Neden geldin çocuk?
Suna ürperdi ama geri adım atmadı.
— Işığı geri almak için geldim. Senin burayı karartmana izin veremem.
— Ben karanlığım. Var olmak için ışığı söndürmem gerek!
Nar Tanesi fısıldadı:
— Korkma Suna… İçindeki ışığı ona göster.
Suna gözlerini kapatıp annesinin sözünü hatırladı. Bir nar ağaçla konuşmazdı belki ama sevgi, iyi niyet ve umut gerçekti. Derin bir nefes aldı ve çizik üzerine doğru elini uzattı.
— Sen karanlıksın ama ben buraya ışık getirmek için geldim. Kimse sana düşman değil. Sadece ışığı söndürmeyi bırakmanı istiyorum.
Karanlık Çizik sarsıldı.
— Ben… ben sadece kendimi göstermek istiyordum. Kimse karanlığı sevmez…
Suna’nın sesi yumuşadı.
— Bazen karanlık da önemlidir. Yıldızlar bile karanlıkta görünür. Ama her şeyi yok edersen seni kimse göremez ki. Işığın yanında olabilirsin. Ama onu tüketerek değil. Ona eşlik ederek.
Nar Tanesi şaşkınlıkla parladı.
— Suna… ona ışık sunuyorsun… bu… işe yarıyor!
Karanlık Çizik yavaş yavaş silinmeye başladı. Siyah gölge ince bir dumana dönüştü, sonra narın tanelerine karışıp kayboldu.
Suna rahat bir nefes aldı.
— Başardık!
Nar Tanesi neşeyle döndü.
— Işık geri geldi! Narın içi artık yeniden parlıyor!
Gözlerini açtığında yine kendi odasındaydı. Nar, elinde yumuşak bir ışık yayıyordu. İçinden incecik bir ses duyuldu.
— Teşekkür ederim Suna. Artık ışığım güvende.
Yarışma günü geldiğinde herkes Suna’nın narını görünce hayran kaldı. Ama narın dışındaki güzellik yetmedi; jüri narın içini açtığında şaşkınlıktan nefesi kesildi. Taneler sanki gökyüzündeki kırmızı yıldızlardı.
Jüri başkanı şöyle dedi:
— Bu narın içinde inanılmaz bir ışık var! Bu yılın birincisi belli: Suna!
Suna narını tutarken gülümsedi. Ama içinden geçen tek düşünce şuydu:
“Küçücük bir nar tanesi bile bir ışık taşıyorsa, insanların kalbinde kim bilir ne kadar güçlü ışıklar vardır.”
Masalın büyüsü burada bitmiyor; çünkü narın içinde saklı o ışık, iyi niyet olduğu sürece her zaman dünyaya bir parıltı daha eklemeye devam ediyor.