Mutlu Kirpi Masalı

Mine Kaya 176 Okuma Süresi: 3 dk Masal Oku
Mutlu Kirpi Masalı

Güneşin sabahları yaprakların arasından süzülerek yere altın sarısı lekeler bıraktığı, kuşların şarkı söylemeden güne başlamadığı bir orman varmış. MasalAbi ile harika bir masal başlıyor! Bu ormanda herkes birbirini tanır, herkesin bir huyu, bir sesi, bir hikâyesi olurmuş. İşte bu ormanda, dikenleri biraz yamuk ama kalbi pırıl pırıl olan küçük bir kirpi yaşarmış.

Bu kirpinin adı Mert’miş.

Mert diğer kirpilerden biraz farklıymış. Dikenleri olmasına rağmen içine kapanık değilmiş. Aksine, gülmeyi, konuşmayı, dinlemeyi çok severmiş. Sabahları uyanır uyanmaz aynası olmayan yuvasında bile yüzünü yıkarken gülümsediği söylenirmiş. Ormanda ona herkes “Mutlu Kirpi” dermiş.

Bir sabah Mert yuvasından çıkmış, esnemiş ve etrafına bakmış.

— Bugün çok güzel bir gün olacak, bunu hissediyorum, demiş kendi kendine.

Tam o sırada ağacın dalından aşağı sarkan sincap Efe seslenmiş.

— Günaydın Mert! Bu kadar erken ne yapıyorsun dışarıda?
— Günaydın Efe! Ormanı dolaşacağım. Belki birinin yardıma ihtiyacı vardır, demiş Mert.

Efe şaşırmış.

— Sen gerçekten ilginç bir kirpisin. Çoğu kirpi dikenlerini saklar, sen kalbini gösteriyorsun.

Mert gülümsemiş.

— Kalp gösterilmezse ağırlaşır, Efe. Paylaşınca hafifliyor.

Mert yürümeye devam etmiş. Çiğ taneleri ayaklarına değiyor, kuşlar ona eşlik ediyormuş. Derken bir çalılığın arkasından ağlama sesi gelmiş. Mert duraksamış.

— Bu ses… biri üzgün.

Sesin geldiği yere yaklaşmış. Orada minik bir tavşan varmış. Kulakları sarkmış, gözleri dolu doluymuş. Adı Zeynep’miş.

— Merhaba, neden ağlıyorsun? diye sormuş Mert yumuşak bir sesle.
— Kimse benimle oynamıyor, demiş Zeynep. — Çok yavaş olduğumu söylüyorlar.

Mert yere oturmuş, Zeynep’le aynı hizaya gelmiş.

— Ben de yavaşım, demiş. — Ama yavaş olmak kötü değil. Yavaş olanlar etrafı daha iyi görür.

Zeynep başını kaldırmış.

— Gerçekten mi?
— Gerçekten. Mesela ben yürürken çiçeklerin kokusunu alırım, karıncaların yolunu fark ederim.

Zeynep’in gözleri biraz parlamış.

— Ben de kelebekleri izlemeyi seviyorum.
— İşte bak, bu harika bir şey, demiş Mert.

O günden sonra Zeynep ve Mert birlikte yürümüşler. Ormanda dolaşırken yanlarına yaşlı kaplumbağa Hikmet Dede katılmış.

— Nereye böyle gençler?
— Ormanı geziyoruz, demiş Mert.
— Güzel… Orman gezerek değil, anlayarak sevilir, demiş Hikmet Dede.

Bir süre sessiz yürümüşler. Sonra Hikmet Dede konuşmuş.

— Mert, herkes seni mutlu sanıyor. Hiç üzülmez misin?

Mert durmuş. İlk kez biraz düşünmüş.

— Üzülüyorum. Ama üzülünce durmuyorum. Duygular gelince oturup onlarla konuşuyorum.

Zeynep şaşkınlıkla bakmış.

— Duygularla konuşulur mu?
— Konuşulur, demiş Mert. — “Neden geldin?” diye sorarsan cevap verirler.

O sırada gökyüzü kararmaya başlamış. Rüzgâr esmiş. Uzaklardan telaşlı bir ses duyulmuş.

— Yardım edin!

Ses, küçük tilki Can’dan geliyormuş. Can koşarak gelmiş.

— Annem kayboldu! Onu bulamıyorum!

Mert hiç düşünmeden konuşmuş.

— Panik yapma. Nefes al. Nerede gördün en son?
— Dere kenarında… ama sis vardı.

Herkes birbirine bakmış. Ormanda sis tehlikelidir, çünkü yönler karışırmış.

— Birlikte gidelim, demiş Mert. — Yalnız değilsin.

Yürümüşler. Sis yoğunlaşmış. Can titremeye başlamış.

— Ya bulamazsak?
— Umut yürürken büyür, demiş Mert. — Durursak küçülür.

Dere kenarına geldiklerinde bir ses duymuşlar.

— Can?

Bu, annesinin sesiymiş. Çalıların arasında ayağı bir dala takılmış, çıkamamış.

Can sevinçle koşmuş.

— Anne!

Mert dikkatlice yaklaşmış, dikenlerini geriye çekmiş ve dalı itmiş. Anne tilki kurtulmuş.

— Teşekkür ederim küçük kirpi, demiş.
— Birlikte olunca herkes küçüklüğünü unutur, demiş Mert.

O gün ormanda büyük bir sevinç olmuş. Akşam olunca herkes açıklığa toplanmış. Ateş böcekleri etraflarında uçuşuyormuş.

Efe konuşmuş.

— Mert, sen neden hep gülümsüyorsun?
Mert etrafına bakmış. Dostlarını, ışıkları, sessizliği…

— Çünkü mutluluk saklanacak bir şey değil. Paylaşılınca çoğalıyor.

Zeynep eklemiş.

— Ben artık yavaş olmaktan utanmıyorum.

Can gülmüş.

— Ben de yardım istemekten.

Hikmet Dede bastonuna yaslanmış.

— Demek ki ormanın en keskin dikenleri bile kalbi yumuşatabiliyormuş.

Mert utangaçça gülmüş.

— Ben sadece dinliyorum.

O gece Mert yuvasına döndüğünde yorgun ama içi sıcacıkmış. Yatağına uzanmış.

— Bugün güzel bir gündü, demiş kendi kendine. — Yarın da öyle olabilir.

Ve Mutlu Kirpi Mert, dikenlerinin arasında kocaman bir gülümsemeyle uykuya dalmış.

Orman ise fısıldamış:

Mutluluk, en beklenmedik yerlerde filizlenir.
Bazen bir kirpinin kalbinde.

Yazıyı Paylaş: