Minik Uyku Yıldızı Masalı
Minik bebek Ada, yumuşacık yatağında yatıyordu. Oda sıcacıktı. Battaniye pofidikti. Anne ve baba yanındaydı. Ada’nın gözleri ağır ağır kapanıyordu.
Anne fısıldadı:
— Ada’cığım, uyku zamanı.
Baba fısıldadı:
— Uyku zamanı, küçük kalp.
Ada minik bir ses çıkardı, sanki “mıh” dedi. Sonra yine sustu. Çünkü uykusu geliyordu.
Anne, Ada’nın saçını okşadı.
— Ben buradayım.
Baba da yaklaştı.
— Ben de buradayım.
Ada’nın kalbi “pıt pıt” dedi. Ada güvende hissetti.
Pencerenin dışında küçük bir yıldız vardı. Ama bu yıldız çok farklıydı. Çünkü o yıldız “uyku yıldızı”ydı. Uyku yıldızı, bebekler uyusun diye yavaş yavaş parıldardı.
Yıldız camın önünde “pıtır pıtır” gibi minik minik ışıldadı.
Anne baktı.
— Bak Ada, uyku yıldızı geldi.
Baba gülümsedi.
— Hoş geldin uyku yıldızı.
Uyku yıldızı sanki cevap verdi. Parladı, parladı, “minik bir merhaba” gibi parladı.
Ada gözlerini yarım açtı. Yıldızı gördü. İçinde bir sıcaklık oldu. Sanki yıldız “tamam, ben buradayım” dedi.
Anne çok yumuşak konuştu:
— Ada’cığım, gözlerin kapanabilir.
Baba da yumuşak konuştu:
— Biz senin yanındayız.
Ada’nın gözleri “pıt” diye kapandı. Sonra “pıt” diye biraz açıldı. Sonra yine kapandı. Bebekler bazen böyle yapar ya… kontrol eder.
Ada’nın içinden minik bir ses çıktı:
— ıh…
Anne hemen fısıldadı:
— Duydum. Buradayım.
Baba da fısıldadı:
— Duydum. Buradayım.
Uyku yıldızı da ışığını biraz daha yumuşattı. Odanın ışığı değişmedi, sadece yıldızın parıltısı “tatlı tatlı” oldu.
Sonra, odada çok küçük bir ses duyuldu: “hup!”
Bu ses, Ada’nın oyuncak ayısı Mırmır’dan gelmişti. Mırmır ayı, Ada’nın yanında oturuyordu. Mırmır ayı konuşmazdı normalde… ama masal bu ya, bu gece minicik minicik konuştu.
Mırmır ayı, çok kısık bir sesle dedi ki:
— Şşş… uyku zamanı.
Anne gülümsedi.
— Mırmır da uyku diyor.
Baba başını salladı.
— Hepimiz aynı şeyi diyoruz: uyku zamanı.
Ada’nın dudakları kıpırdadı. Sanki gülümsemek istedi. Ama gözleri ağırdı. Gülümsemesi “mini mini” oldu.
Uyku yıldızı, Ada’ya küçük bir oyun yaptı. “Parla… dur… parla… dur…”
Yani şöyle: Bir parladı, bir durdu. Bir parladı, bir durdu. Bu, Ada’nın hoşuna gitti. Çünkü bebekler tekrarı sever.
Anne fısıldadı:
— Parla… dur…
Baba fısıldadı:
— Parla… dur…
Ada’nın nefesi yavaşladı. “hıı… hıı…” diye.
Derken Ada’nın ayağı battaniyenin altından çıktı. Minik ayağı “pof!” diye açıkta kaldı.
Anne hemen battaniyeyi düzeltti.
— Ayağın üşümesin.
Baba da ekledi.
— Sıcacık olsun.
Ada’nın ayağı sıcak olunca içi rahatladı. Çünkü bebekler sıcak olmayı sever. Rahat olmayı sever. Güvende olmayı sever.
Uyku yıldızı, bu kez daha yavaş parladı. Sanki şöyle diyordu: “Yavaş yavaş… yumuşacık…”
Mırmır ayı da başını eğdi.
— Şşş… uyku…
Ada’nın gözleri artık kapanıyordu. Ama Ada yine kontrol etmek istedi. Gözünü minicik açtı. Anne oradaydı. Baba oradaydı. Mırmır ayı oradaydı. Uyku yıldızı oradaydı.
Ada’nın içinden bir “tamam” geçti. (Bebekler “tamam” demez belki, ama kalpleri der.)
Anne fısıldadı:
— Buradayız.
Baba fısıldadı:
— Hep buradayız.
Ada’nın nefesi daha da yavaşladı. “hıı… hıı…”
Ada’nın elleri gevşedi. Minik parmakları “pof” diye açıldı.
Uyku yıldızı, son bir kez çok tatlı parladı. Sonra ışığını çok yumuşattı. Sanki yastık gibi yumuşattı.
Mırmır ayı gözlerini kapadı.
— İyi uykular…
Anne, Ada’nın yanağına minicik bir öpücük kondurdu.
— İyi uykular, canım.
Baba da minicik bir öpücük kondurdu.
— İyi uykular, güzel kızım.
Ada artık uyuyordu. Gerçekten uyuyordu. Derin derin… tatlı tatlı…
Anne ve baba bir süre Ada’yı izledi. Sonra fısıltıyla konuştular:
— Uyudu.
— Uyudu.
Uyku yıldızı pencereden dışarı doğru baktı. Gökyüzüne gülümsedi. Çünkü görevi tamamlanmıştı.
Ve odada sadece şunlar kaldı:
Sıcacık bir battaniye, yumuşak bir yastık, minik bir nefes… ve güven.
— Şşş… dedi Mırmır ayı.
— Şşş… dedi uyku yıldızı.
— Şşş… dedi anne.
— Şşş… dedi baba.
Ada uyudu. Uyku tatlıydı. Uyku güvenliydi. Uyku sıcacıktı.