Kelebeğin Sırrı Masalı

Mine Kaya 261 Okuma Süresi: 4 dk Dini Masallar
Kelebeğin Sırrı Masalı

Bir zamanlar yemyeşil bir vadide rengârenk çiçekler açar, kuşlar ötüşür, rüzgâr tatlı tatlı eserdi. Vadinin en güzel canlılarından biri de kanatları gökyüzündeki gökkuşağına benzeyen bir kelebekti. Adı Nûr idi.

Nûr, çok meraklı bir kelebekti. Her gün farklı bir çiçeğe konar, farklı bir hikâye dinlerdi. Fakat kalbinin derinlerinde hep bir soru vardı:

“Ben neden yaratıldım? Uçmak ve çiçeklere konmak dışında bir görevim var mı?”

Bu soru onu bazen huzursuz ederdi. Çünkü Nûr, sadece kanat çırpmak ve bal özleri toplamak için yaratılmadığını hissediyordu.

Bir gün vadideki büyük çınarın altında oturan yaşlı bir kaplumbağa ile karşılaştı.

“Merhaba bilge dost!” dedi Nûr.
“Merhaba güzel kelebek, gözlerin yine merakla parlıyor. Ne düşünüyorsun?” diye cevap verdi kaplumbağa.
“Benim bir amacım olmalı. Ama nedir bilmiyorum. Rabbim beni neden yarattı?”

Kaplumbağa derin bir nefes aldı, başını göğe kaldırdı:

“Rabbimiz hiçbir şeyi boşuna yaratmaz. Senin küçücük kanat çırpışında bile bir hikmet vardır. Uçtuğunda rüzgârı hareket ettirir, tohumların taşınmasına vesile olursun. Bazen küçücük bir canlının bile koca bir ormana faydası olur.”

Nûr, bu sözlerden etkilendi ama içindeki arayış bitmedi. Bir gece gökyüzünde ay parladığında dua etti:

“Ey Rabbim! Bana yolumu göster. Sen beni boşuna yaratmadın, bana hikmetini öğret.”

O gece rüyasında bembeyaz bir ışık gördü. O ışığın içinden bir ses geldi:

“Nûr, yolun uzun ama kalbin doğru yerde. Kanatların sadece süs değil, onlar seni hakikate taşıyacak. Yarını bekle…”

Sabah olduğunda heyecanla uyandı. İlk kez kalbinin derinliklerinde huzur hissetti.

O gün vadinin kenarında ağlayan küçük bir çocuk gördü. Çocuk ellerini açmış dua ediyordu:

“Allah’ım! Annem çok hasta, ne olur şifa ver. Bana da güç ver, anneme bakabileyim.”

Nûr yaklaşarak fısıldadı:

“Neden ağlıyorsun küçük dost?”
“Annem hasta, evimizde ilaç yok. Sadece dua edebiliyorum.”

Nûr’un kalbi sızladı. O anda aklına kaplumbağanın sözleri geldi: “Küçük bir canlı bile büyük bir fayda sağlar.”

Nûr, hemen vadideki şifalı çiçekleri hatırladı. Rengi sarı olan ve sadece yüksek tepedeki kayalarda yetişen bir çiçek vardı: Şifa Otu. Onu bulmak çok zordu, ama annesini iyileştirebilirdi.

Nûr karar verdi:

“Ben sana yardım edeceğim. Annene şifa olacak çiçeği getireceğim.”

Çocuğun gözleri parladı:

“Gerçekten yapar mısın? Sen küçücük bir kelebeğin, bunu nasıl başarabilirsin?”
“Ben küçüğüm ama Rabbim büyük. Eğer O isterse kanatlarım beni oraya taşır.”


Nûr, hemen tepeye doğru uçmaya başladı. Yol boyunca rüzgâr sert esti, yağmur damlaları kanatlarını ıslattı. Yoruldu ama aklına çocuğun duası geldi. Her kanat çırpışında “Bismillah” diyerek güç buldu.

Yolda başka bir kelebek ile karşılaştı:

“Nûr! Nereye böyle?”
“Şifa otu toplamaya gidiyorum. Hasta bir anne var, Rabbim bana vesile olmayı nasip etti.”
“Ama yol tehlikeli, düşebilirsin!”
“Korkmuyorum. Çünkü ben yalnız değilim.”

Nûr yoluna devam etti. Nihayet kayalıklara ulaştığında yorgunluktan neredeyse düşecekti. Tam o sırada dudaklarından bir dua döküldü:

“Allah’ım! Bana güç ver, kanatlarımı koru.”

Birden rüzgâr hafifledi, güneş açtı. Nûr çiçeğe kondu ve özünü aldı.

Nûr hemen geri döndü ve çocuğun annesine şifalı özü getirdi. Çocuk heyecanla sordu:

“Bu gerçekten işe yarar mı?”
“Şifayı veren yalnızca Allah’tır. Ben sadece vesileyim.”

Çocuk çiçeğin özünü annesine içirdi. Birkaç gün içinde annesi iyileşmeye başladı. Kadın gözyaşları içinde dua etti:

“Allah’ım! Bu küçücük kelebeği bana vesile kıldın, Sana hamdolsun!”

Nûr’un kalbi sevinçle doldu. Çünkü artık yaratılış gayesini anlamıştı.

Bir gece yine ay ışığında dua ederken kalbine şu sözler doğdu:

“Ben Rabbimin yarattığı küçücük bir kelebeğim. Ama küçücük bir iyilik bile büyük bir dua kapısını açabilir. Rabbim beni boşuna yaratmadı. Ben O’nun rahmetinin kanatlı bir hatırlatıcısıyım.”

Ertesi sabah vadideki bütün hayvanlar toplanmıştı. Çocuk annesiyle birlikte gelmiş, Nûr’a teşekkür ediyorlardı.

Çocuk gülümseyerek dedi ki:

“Sen artık benim kahramanımsın, Nûr! Ama biliyorum, aslında kahraman olan Allah’ın merhameti.”
“Evet,” dedi Nûr. “Ben sadece küçük bir sebebim. Gerçek şifa Allah’tandır.”

O günden sonra Nûr vadide uçarken herkes ona sevgiyle bakar, çocuklar onun peşinden koşar, büyükler onunla Rabb’in hikmetini hatırlardı.

Yazıyı Paylaş: