Ay Işığındaki Sır Masalı
Bir zamanlar, uzak diyarların birinde gökyüzünün yıldızlarla bezenmiş olduğu, kuşların sabahları güzel ezgilerle uyandırdığı küçük bir köy vardı. Bu köyün adı Nurköy idi. Nurköy’ün halkı çalışkan, dürüst ve sevgi doluydu. Ancak çocukların en çok sevdiği kişi, köyün bilge ninesi olan Zehra Nine idi.
Zehra Nine, geceleri çocukları etrafına toplar, onlara hem masallar hem de Müslümanlıkla ilgili öğütler verirdi. Bir gün ay ışığı altında köy meydanında toplanan çocuklardan biri merakla sordu:
— “Nineciğim, Allah’ı göremiyoruz ama hep O’ndan bahsediyoruz. Allah gerçekten bizim yanımızda mı?”
Zehra Nine gülümsedi, elini çocuğun başına koydu ve şöyle dedi:
— “Evet yavrum, Allah her zaman yanımızdadır. Kalbimizdeki niyetleri, dudaklarımızdan çıkan sözleri, yaptığımız işleri görür. Biz O’nu gözlerimizle göremeyiz ama sevgisini kalplerimizde hissederiz.”
Çocuklardan başka biri hemen atıldı:
— “Peki ya dua ettiğimizde, Allah bizi gerçekten duyuyor mu?”
— “Elbette!” dedi Zehra Nine.
— “Bir anne çocuğunun sesini nasıl duyarsa, Allah da kullarının duasını öyle duyar. Bazen istediklerimizi hemen verir, bazen de bizim için en hayırlı zamanı bekletir. Çünkü O, kulları için en iyisini bilir.”
O sırada köy meydanına yabancı bir yolcu girdi. Üzerinde uzun bir cübbe, elinde ise eski bir asa vardı. Çocuklar biraz ürkse de yolcu gülümseyerek selam verdi:
— “Esselamu Aleyküm ey güzel köyün halkı.”
Herkes bir ağızdan cevap verdi:
— “Ve Aleyküm Selam.”
Yolcu kendini tanıttı:
— “Benim adım Yusuf. Uzun yolculuklardan geliyorum. İman yolunda öğrendiklerimi paylaşmak için köy köy dolaşırım.”
Çocukların gözleri parladı. Hemen etrafına toplandılar. En meraklı çocuklardan biri olan Elif, heyecanla sordu:
— “Yusuf amca, iman yolculuğu nasıl bir şey? Bize de anlatır mısın?”
— “Tabii yavrularım.” dedi Yusuf.
— “İman yolculuğu, kalpten başlar. Önce Allah’a inanırsın. Sonra Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) öğrettiklerini öğrenirsin. İyilik yaparsın, kötü söz söylemezsin, kimseye zarar vermezsin. İşte o zaman yolculuğun başlamış olur.”
Bir gün köyde tuhaf bir olay yaşandı. Çocuklardan biri olan Mehmet, başka bir arkadaşının oyuncağını gizlice almıştı. Bunu gören Zehra Nine, çocukları yanına çağırdı.
— “Evlatlarım, İslam’ın bize öğrettiği en önemli şeylerden biri dürüstlüktür. Bakalım aranızda kim bana gerçeği söyleyecek?”
Mehmet önce çok korktu, başını öne eğdi. Ama sonra Yusuf amcanın sözleri aklına geldi: “İman yolculuğu kalpten başlar, dürüstlükle devam eder.”
Gözleri dolarak konuştu:
— “Nineciğim… Oyuncağı ben aldım. Ama kötü bir niyetim yoktu, sadece oynamak istedim.”
Zehra Nine gülümsedi:
— “Aferin yavrum, işte dürüstlük budur. Hata yapmak insana mahsustur ama hatasını kabul etmek yiğitliktir. Allah da doğruları sever.”
Arkadaşı ona sarıldı:
— “Ben sana oyuncağımı zaten verirdim. Bundan sonra izin almadan alma olur mu?”
Mehmet gözyaşlarını sildi ve gülümsedi:
— “Söz veriyorum, bir daha yapmayacağım.”
Ertesi sabah Yusuf amca çocukları köy camisinin bahçesine topladı.
— “Şimdi size namazın sırrını anlatacağım.” dedi.
— “Namaz, Allah’a açılan kapıdır. Her rekat, kalbinizin O’na olan sevgisini gösterir. Namaz kılarken dünya işleri geride kalır, sadece Allah ile baş başa kalırsınız.”
Elif merakla sordu:
— “Ama biz bazen namazda aklımıza oyunlar, yemekler geliyor. Bu yanlış mı?”
Yusuf amca gülümsedi:
— “Hayır kızım. İnsan beyni bazen dalar. Önemli olan namazdan sonra ‘Ya Rabbi, ben sana daha dikkatli kulluk etmek istiyorum’ diyebilmektir. Allah niyete bakar.”
O gece çocuklar gökyüzüne baktılar. Ay ışığı bütün köyü aydınlatıyordu. Hepsi ellerini semaya kaldırdı.
— “Allah’ım, bizi kötü sözlerden koru. Kalplerimizi iyilikle doldur. Annemizi, babamızı, öğretmenlerimizi ve bütün Müslüman kardeşlerimizi koru.”
Birden gökyüzünden bir kuş geçti, kanatlarından ışık saçıyordu. Çocuklar hayranlıkla baktılar. Zehra Nine mırıldandı:
— “Duanız kabul olunca bazen işaretler böyle gelir. Allah, kullarını asla yalnız bırakmaz.”
Yolculuğuna devam edecek olan Yusuf amca ertesi gün çocuklarla vedalaşırken şöyle dedi:
— “Evlatlarım, Müslümanlık demek sadece namaz kılmak, oruç tutmak değil… Aynı zamanda kalp temizliği, insan sevgisi ve merhamet demektir. Kimseyi küçümsemeyin, yardıma muhtaç olana el uzatın. İşte o zaman gerçek Müslüman olursunuz.”
Çocuklar hep bir ağızdan cevap verdi:
— “Söz veriyoruz!”
O günden sonra Nurköy’ün çocukları birbirlerine karşı daha sabırlı, daha merhametli ve daha dürüst oldular. Çünkü artık biliyorlardı ki Müslümanlık sadece sözde değil, kalpte ve davranışlarda gizliydi.
Ve köy halkı, ay ışığının altında edilen o duaları hiç unutmadı.