Besmelenin Önemi Masalı

Mine Kaya 38 Okuma Süresi: 4 dk Dini Masallar
Besmelenin Önemi Masalı

Yeşil tepelerin arasında kurulmuş küçük bir kasaba vardı. Bu kasabanın adı Işıkpınar’dı. Işıkpınar’da yaşayan insanlar, sabahları kuş sesleriyle uyanır, akşamları gökyüzündeki yıldızları sayarak uykuya dalardı. Kasabada her şey sakin görünürdü ama bazı şeyler yavaş yavaş unutulmaya başlamıştı. İnsanlar acele ediyor, hızlı konuşuyor, hızlı yürüyor, hızlı kararlar alıyordu. İşte bu kasabada yaşayan küçük bir çocuk vardı: adı Yusuf’tu.

Yusuf sekiz yaşındaydı. Meraklı gözleri, her şeyi öğrenmek isteyen bir kalbi vardı. Ama Yusuf’un bir huyu vardı ki annesini ve ninesini biraz üzüyordu. Yusuf çoğu zaman bir işe başlarken besmele çekmeyi unutuyordu. Oyuna başlarken, defterini açarken, hatta bazen yemeğe otururken bile…

Ninesi Zeynep Ana, bunu fark eden ilk kişiydi. Yüzünde yılların bilgeliğini taşıyan çizgiler vardı. Sesi yumuşak ama derindi.

— Yusuf’um, bir şeye başlamadan önce ne deriz biz?
Yusuf omuz silkti.
— Bilmiyorum nine… Bazen aklıma gelmiyor.

Zeynep Ana gülümsedi ama gözlerinde hafif bir hüzün belirdi.
— Besmele, evladım. “Bismillahirrahmanirrahim.” O, bir anahtar gibidir. Kapalı kapıları açar.

Yusuf anahtar kelimesini duyunca ilgilendi ama yine de tam anlamadı. Ona göre anahtar, kapıyı açan metal bir şeydi. Kelimelerle kapı açılır mıydı?

Ertesi gün Yusuf, kasabanın dışındaki büyük ceviz ağacının altına oynamaya gitti. En sevdiği tahtadan arabasını yanına almıştı. Ama arabası bir türlü düzgün gitmiyordu. Tekerleği takılıyor, yolun ortasında duruyordu. Yusuf sinirlendi.

— Offf! Neden olmuyor bu!

O sırada ceviz ağacının altından yaşlı bir amca çıktı. Yusuf onu daha önce hiç görmemişti. Sakalı bembeyazdı, elinde eski bir baston vardı ama gözleri çok canlıydı.

— Evlat, bir işe başlarken bir şey unuttun mu acaba?
Yusuf şaşırdı.
— Ben mi? Hayır… Sadece arabam bozuk.
Yaşlı adam bastonunu yere hafifçe vurdu.
— Bazen bozuk olan eşya değil, başlangıçtır.

Yusuf anlamadı ama yaşlı adamın sesi tuhaftı. Sanki rüzgâr gibi, sanki su gibi…

— Besmele çektin mi? diye sordu yaşlı adam.
Yusuf başını eğdi.
— Hayır…

Yaşlı adam gülümsedi.
— O zaman bir dene.

Yusuf biraz çekinerek fısıldadı:
— Bismillahirrahmanirrahim…

Arabayı tekrar itti. Tekerlek bu kez takılmadı. Araba pürüzsüzce ilerledi. Yusuf’un gözleri büyüdü.

— Nasıl oldu bu?!
Yaşlı adam artık yoktu. Sanki hiç orada olmamıştı.

Yusuf koşarak eve gitti. Kalbi hızlı hızlı atıyordu. Ninesini buldu.

— Nine! Bugün çok garip bir şey oldu!
Zeynep Ana dikkatle dinledi. Yusuf olanları anlattı.
Zeynep Ana başını salladı.
— Besmele, sadece söz değildir Yusuf. Allah’tan yardım istemektir. “Ben tek başıma değilim” demektir.

O gece Yusuf uzun süre uyuyamadı. Besmele kelimesi kafasında dönüp duruyordu. Anahtar gibi… Yardım gibi… Koruma gibi…

Ertesi sabah okula giderken Yusuf, besmeleyi içinden söyledi. Kapıyı açarken söyledi. Defterini açarken söyledi. Kalemini eline alırken söyledi. O gün öğretmeni Yusuf’un daha dikkatli olduğunu fark etti.

— Yusuf, bugün çok güzel yazmışsın.
Yusuf gülümsedi.
— Teşekkür ederim öğretmenim.

Teneffüste arkadaşı Ali düştü ve dizini yaraladı. Yusuf hemen yanına koştu.
— Canın çok mu acıyor?
Ali ağlamaklıydı.
— Evet…
Yusuf bir an durdu, sonra fısıldadı:
— Bismillahirrahmanirrahim…
Ali biraz sakinleşti. Ağlaması azaldı.

Günler geçtikçe Yusuf besmeleyi alışkanlık hâline getirdi. Ama bir gün, çok önemli bir şeyi unuttu. Babasıyla birlikte kasabanın dışına gideceklerdi. Yusuf çok heyecanlıydı. Aceleyle çıktı. O gün besmeleyi söylemedi.

Yolda aniden yağmur bastırdı. Yol kayganlaştı. Babası durdu.
— Yusuf, korkma. Allah bizimle.
Yusuf içinden bir boşluk hissetti.
— Baba… ben besmeleyi unuttum…

Babası aynadan ona baktı, yumuşak bir sesle konuştu.
— Unutabiliriz oğlum. Önemli olan hatırlayınca söylemek.

Yusuf gözlerini kapattı.
— Bismillahirrahmanirrahim…

Yağmur yavaşladı. Yol sakinleşti. Yusuf derin bir nefes aldı. O an anladı. Besmele, sihirli bir kelime değildi. Allah’a güvenmekti. Kalpten gelen bir yönelişti.

O akşam Yusuf ninesinin yanına oturdu.
— Nine… besmele beni korkudan da koruyor.
Zeynep Ana gözleri dolarak gülümsedi.
— Çünkü Allah’ı hatırlayan kalp yalnız kalmaz evladım.

Yusuf artık biliyordu. Besmele, bir masalın değil, hayatın içindeydi. Oyunda, derste, korkuda, sevinçte… Ve her söylediğinde kalbi biraz daha aydınlanıyordu.

O günden sonra Işıkpınar’da küçük bir değişiklik oldu. Yusuf arkadaşlarına besmeleyi anlattı. Onlar da denedi. Kasabada insanlar yavaşlamaya başladı. Daha dikkatli, daha sakin…

Ve ceviz ağacının altında, bazen rüzgâr eserken, baston sesi gibi bir ses duyuldu. Ama sadece kalbiyle dinleyenler duyabildi.

Çünkü bazı öğretiler gözle değil, kalple görülürdü.

Yazıyı Paylaş: