Karpuz Masalı

Mine Kaya 206 Okuma Süresi: 4 dk Okul Öncesi Masallar
Karpuz Masalı

Bir zamanlar, güneşi hiç eksik olmayan bir köy varmış. Bu köyün en ünlü şeyi neymiş biliyor musun? Karpuzları! Kocaman, sulu, tatlı ve yemyeşil kabuklu karpuzlar... Öyle ki köye “Karpuzköy” derlermiş.

Ama o yıl, güneş biraz fazla kızmış sanki. Topraklar çatlamış, kuyular kurumuş. Karpuz tarlaları susuz kalmış, yapraklar sararmış.

Tarlanın tam ortasında minik bir karpuz da varmış. Diğerleri kadar büyük değilmiş ama içinde bir sır saklarmış. O karpuzun içinde bir peri yaşarmış! Küçücük, ışık saçan, gülüşüyle rüzgârı bile yumuşatan bir peri... Adı Pera’ymış.

Bir gün tarlanın kenarında oynayan küçük bir çocuk, Elif, o minik karpuzu bulmuş.

"Ne kadar minik kalmış bu, zavallı karpuz... diğerleri kocaman!" demiş Elif, elini nazikçe üzerine koyarak.
"Benimle konuşsan keşke..." diye fısıldamış, gülümseyerek.

Birden karpuzun içinden incecik bir ses yükselmiş:
"Konuşuyorum işte!"

Elif şaşkınlıktan geri sıçramış.
"Kim konuştu?! Rüzgâr mıydı bu?"
"Hayır! Benim. Karpuzun içindeyim!"

Karpuzun üstünden minik bir ışık sıyrılıp havaya yükselmiş. O ışığın içinden küçük, kanatlı bir peri çıkmış. Saçları karpuz çekirdeği gibi siyah, elbisesi ise pembe kabuk desenliymiş.

"Vaaay! Sen kimsin böyle?" diye sormuş Elif, gözleri kocaman olmuş.
"Ben Karpuz Perisi Pera. Bu tarlanın koruyucusuyum!"

Elif şaşkın ama çok sevinmiş.
"Demek gerçekten karpuzların içinde peri varmış!"
"Her karpuzda değil, sadece kalpten dilek dileyenlerin bulduğu karpuzda olur peri," demiş Pera gülerek.

O sırada tarlanın sahibi, Elif’in dedesi Hasan Dede, uzaktan seslenmiş:
"Elif! Güneşin altında ne yapıyorsun kuzum, gel gölgeye!"

Elif koşarak dedesine gitmiş ama gözleri hep o minik karpuzun olduğu yeri aramış.

O gece Elif uyuyamamış. Aklında hep o peri varmış. “Ya gerçekten periyse? Ya ona yardım etmem gerekirse?” diye düşünmüş. Çünkü o yıl tarladaki karpuzlar hiç büyümüyor, köydeki herkes endişeleniyormuş.

Sabah olduğunda, Elif gizlice tekrar tarlaya gitmiş. Karpuzun yanına çökmüş.
"Pera! Uyan, ben geldim!"

Pera ışıldayarak ortaya çıkmış.
"Elif! Geri döneceğini biliyordum," demiş sevinçle.
"Tarladaki karpuzlar neden büyümüyor Pera? Onlara ne oldu?"

Peri üzülerek başını eğmiş.
"Toprak susuz kaldı. Yağmur perileri bu yıl gökyüzüne küstü. Onlar olmadan karpuzlar büyüyemez..."
"Ama neden küstüler ki?"
"İnsanlar gökyüzüne teşekkür etmeyi unuttu. Eskiden her hasat öncesi, köylüler gökyüzüne bakıp minnetle dua ederdi. Şimdi kimse bakmıyor bile..."

Elif’in kalbi sızlamış.
"Ben onlarla konuşabilir miyim?"
"Belki..." demiş Pera umutla. "Ama sadece kalbinde gerçekten yardım etme isteği varsa, seni onların diyarına götürebilirim."

Elif hemen başını sallamış.
"Evet! Hadi gidelim!"

Pera kanatlarını çırpmış, tıpkı bir yıldız tozu bulutu gibi parlayan ışıklar saçılmış. Elif’in ayaklarının altı yerden kesilmiş. Bir anda kendini bulutların üzerinde bulmuş!

Bulutların arasında devasa, pofuduk tahtlarda oturan Yağmur Perileri varmış. Her biri farklı renkte: biri mavi, biri gri, biri beyaz. Ama hepsi üzgün görünüyormuş.

"Kim bu insan çocuğu?" demiş gri renkli peri.
"Ben Elif. Karpuzköy’den geliyorum. Karpuzlarımız susuz kaldı, yardım edebilir misiniz?"

Mavi peri içini çekmiş.
"İnsanlar bizi unuttu. Eskiden her çocuk yağmurda dans ederdi. Şimdi yağmur yağınca herkes şemsiye açıyor, pencereleri kapatıyor."

Elif sessiz kalmış. Sonra ellerini göğsüne koyup fısıldamış:
"Ama ben sizi unutmadım. Hatta teşekkür bile etmek istiyorum."

Bu sözleri duyunca bulutlar yavaşça maviye dönmüş. Mavi peri yumuşakça gülümsemiş.
"Senin kalbin temiz Elif. O yüzden karpuz perisi seni seçmiş."

O anda Pera da bulutların arasından çıkmış.
"Bakın, Elif gerçekten inanıyor. Hadi birlikte köyü canlandıralım!"

Yağmur perileri birbirlerine bakmışlar ve başlarını sallamışlar. Ellerini birleştirip kocaman bir yağmur damlası oluşturmuşlar.

Pera fısıldamış:
"Hazır mısın Elif? Bu damlayı yere biz götüreceğiz!"

Elif gözlerini kapatmış. Işıklar arasında dönerek tekrar köyüne inmişler. Gökyüzü bir anda kararmış. Şimşekler çakmamış ama gök gürlemiş gibi bir melodi duymuşlar. Ardından yağmur başlamış — ne hızlı ne yavaş, tam kararında.

Karpuz tarlaları sevinçle suyu emmiş. Kısa sürede yeşermiş yapraklar, kocaman kabuklar oluşmuş. Pera tarlanın ortasında parlamış, Elif’e bakmış:
"Başardık!"

Elif kahkahalarla gülmüş.
"Pera! Yağmurun kokusunu duydun mu? Mis gibi!"

Pera mutluluktan dans etmiş.
"Artık köyünüzün karpuzları yeniden büyüyecek. Ama unutma, teşekkür etmeyi sürdür."

Yağmur bir süre sonra durmuş. Gökyüzünde kocaman bir gökkuşağı belirmiş.

Hasan Dede tarlaya geldiğinde gözlerine inanamamış.
"Elif... bunlar ne zaman bu kadar büyüdü?"
"Dede..." demiş Elif gülerek, "sadece biraz inandım ve teşekkür ettim."

Hasan Dede anlam verememiş ama torununun gözlerindeki ışık ona huzur vermiş.

Günler geçmiş. Karpuzlar olgunlaşmış. Köydeki herkes tarlaya gelmiş. Elif’in yardımıyla kocaman bir “Teşekkür Bayramı” yapmışlar. Herkes yağmura, güneşe ve toprağa teşekkür etmiş.

Gece olduğunda Elif tarlaya tekrar gitmiş. Ay ışığı altında minik Pera karpuz yapraklarının arasında parlıyormuş.
"Gitmem gerek," demiş peri üzgün bir sesle.
"Ama neden? Daha yeni arkadaş olmuştuk!"
"Görevim bitti. Artık insanlar doğayı hatırladı. Senin kalbin onlara yol gösterdi."

Elif’in gözlerinden yaşlar süzülmüş.
"Pera... seni özleyeceğim."
"Ben de seni Elif. Ama her karpuz kesildiğinde, o tatlı kokuda beni hatırla. Çünkü ben hep buradayım."

Peri elini kalbine koymuş, ışığa dönüşerek göğe doğru yükselmiş. Elif başını kaldırıp gökyüzüne bakmış. Gökkuşağının altından bir yıldız kaymış.

"Hoşça kal Pera..." diye fısıldamış.

O günden sonra Karpuzköy’ün karpuzları hep tatlı, hep bereketli olmuş. Her yaz, Elif ilk karpuzu kesmeden önce gökyüzüne bakar ve gülümsermiş. Çünkü o artık biliyormuş: teşekkür eden kalplerin mucizesi hiç bitmez.

Yazıyı Paylaş: