Kara Kedi Masalı
Bir zamanlar, rüzgârın usulca estiği, sokak lambalarının altına gölgeler düşüren küçük bir kasabada Kara Kedi adında bir kedi yaşardı. Gözleri gece kadar parlak, tüyleri ise ay ışığını bile yutacak kadar siyahtı. Fakat Kara Kedi’nin hikâyesi, sıradan bir kedinin hikâyesi değildi; onun kalbinde bir sır, içinde bir özlem vardı.
Kara Kedi her gece aynı çatıya çıkar, gökyüzüne bakar ve sessizce mırıldanırdı:
— “Neden herkes beyaz kedileri seviyor da kimse bana bakmıyor?”
Kasabanın çocukları beyaz kedilere süt verir, gri kedilerle oyun oynardı. Ama Kara Kedi geçtiğinde anneler çocuklarını uyarırdı:
— “Kara kediler uğursuzluk getirir, yaklaşma!”
Oysa Kara Kedi’nin tek istediği, birinin başını okşamasıydı. Bir damla sevgi, bir tas süt…
Bir gün, kasabanın en meraklı çocuğu Elif, okula giderken Kara Kedi’yi gördü. Yağmur yağıyordu ve Kara Kedi, bir dükkanın tentenin altına sığınmıştı. Tüyleri ıslanmış, gözleri hüzünle dolmuştu. Elif yaklaştı, herkesin aksine korkmadı.
— “Senin adın ne?” dedi Elif.
Kedi sessizce baktı.
— “Tamam, konuşmuyorsun ama ben sana Kara diyeyim, olur mu?”
Kara, Elif’in ses tonundaki sıcaklığı fark etti. Kuyruğunu hafifçe salladı. Elif çantasından bir sandviç parçası çıkarıp önüne koydu.
— “Al bakalım, açsındır.”
Kedi, önce çekinerek baktı, sonra küçük bir lokma aldı. Elif gülümsedi.
— “Bak gördün mü? Uğursuz falan değilsin. Sadece biraz yalnızsın.”
O günden sonra Elif her sabah okula giderken Kara Kedi’yi arar, ona süt getirirdi. Kara da her akşam Elif’in evinin çatısına çıkar, pencereye kadar gelir, mırıldanarak ona iyi geceler derdi.
Ama kasaba halkı bu dostluğu fark etti.
Bir sabah manav Hüsnü amca, Elif’i Kara Kedi’yle oynarken görünce homurdandı:
— “Kızım, uzak dur şundan! Kara kediler kötü şanstır, nazar getirir!”
Elif korkmadı.
— “Ama o çok iyi bir kedi, kimseye zarar vermiyor.”
— “Sen bilirsin evladım,” dedi Hüsnü amca, “ama sonra başına bir şey gelirse ağlama.”
Bu sözler Elif’in içini burktu. Akşam annesine sordu:
— “Anne, kara kediler gerçekten uğursuz mu?”
Annesi gülümsedi.
— “Hayır yavrum. İnsanlar bilmediklerinden korkar. Rengi ne olursa olsun, kalbi güzel olan hiçbir canlı uğursuz olamaz.”
Elif derin bir nefes aldı, bir karar verdi.
Kara Kedi’ye herkesin haksızlık ettiğini gösterecekti.
Ertesi gece gökyüzü karardı. Rüzgar inledi, yıldırımlar gökyüzünü yırttı. Kasabanın elektrikleri kesildi, herkes evine kapandı. O sırada Elif’in penceresinden bir ses geldi: Miyav... Miyav...
— “Kara! Sen misin?”
Kız perdeyi açtı, Kara Kedi penceresindeydi. Ama bir gariplik vardı. Kara Kedi, pençesiyle cama vurup sonra dışarıyı işaret ediyordu.
Elif hemen paltosunu aldı, kimseye söylemeden dışarı çıktı. Fırtınada Kara Kedi önden koşuyor, Elif’i kasabanın dışına, nehir kenarına götürüyordu. Oraya vardıklarında köprü yıkılmış, küçük bir çocuk suya düşmüştü! Elif çığlık attı:
— “Yardım edin! Bir çocuk suya düştü!”
Ama fırtınada kimse duymadı. Kara Kedi suya atladı. Göz açıp kapayıncaya kadar çocuğun yakasından tuttu, dişleriyle çekmeye başladı. Elif de dizlerine kadar suya girdi, Kara’ya yardım etti. İkisi birlikte çocuğu kurtardılar.
Nefes nefeseydi Elif.
— “Kara… sen… sen kahramansın!”
Kara Kedi sadece mırladı, sonra başını Elif’in dizine koydu. O an kasabadan gelen birkaç yetişkin koşarak geldi. Çocuğun ailesi, Kara Kedi’yi görünce bir an duraksadı.
Ama Elif bağırdı:
— “Bu kedi olmasaydı oğlunuz ölürdü!”
Herkes sessizleşti. Fırtına dinmiş, gökyüzünde ay belirmişti. Ay ışığı Kara Kedi’nin siyah tüylerine vurduğunda, sanki parıldıyordu.
Ertesi gün kasaba halkı Kara Kedi’ye farklı gözle baktı. Manav Hüsnü amca tezgahının önüne bir kase süt koydu. Pastaneci Nermin teyze kapısına yumuşak bir battaniye serdi.
Elif, okuldan çıkınca Kara’yı buldu.
— “Artık herkes seni seviyor Kara!”
Kara Kedi gözlerini kısarak mırladı, sonra Elif’in etrafında döndü.
Elif gülümsedi.
— “Sen hep benim kahramanım olacaksın.”
O gece Elif yatağında uyumadan önce penceresinden gökyüzüne baktı.
Kara Kedi yine oradaydı, çatının ucunda. Gözleri yıldızlar gibi parlıyordu.
— “İyi geceler Kara,” dedi Elif.
Kara Kedi sessizce miyavladı:
— “Miyav...”
Sonra bir gölge gibi karanlığa karıştı.
Zaman geçti. Elif büyüdü, şehir dışına taşındı. Ama ne zaman gökyüzünde dolunay çıksa, kalbinde bir sıcaklık hissederdi. Her dolunayda bir kedi sesi duyar gibi olurdu:
— “Miyav…”
Bir gece Elif, çocukluğunun geçtiği kasabaya geri döndü. Sokak lambalarının altında yürürken bir gölge fark etti. Siyah, zarif bir kedi. Gözleri tanıdıktı.
— “Kara?” dedi fısıldayarak.
Kedi durdu, başını çevirdi. Gözlerinde yılların ötesinden gelen bir tanıdıklık vardı. Sonra yavaşça yanına geldi, dizine sürtündü. Elif gülümsedi, gözleri doldu.
— “Bunca yıl geçti, sen hâlâ buradasın demek…”
Kara Kedi bir kez daha miyavladı, sonra kasabanın karanlık sokaklarına doğru yürüdü. Elif baktı, uzaklaşan o siyah gövdeyi ay ışığı aydınlattı. Karanlığın içinde parlayan bir umut gibiydi.
O günden sonra kasabanın duvarlarında bir yazı belirdi:
“Bir kedinin rengi değil, kalbi belirler ışığını.”
Ve kasabanın çocukları, hangi renkten olursa olsun, tüm kedilere sevgiyle yaklaşmayı öğrendiler.
Kara Kedi ise bir efsane oldu — sessiz, gururlu, ama her zaman bir yerlerde Elif’i koruyan o kara gölge.