Hırslı Yılan Masalı
Uzak diyarlarda, gökyüzüne uzanan dağların eteklerinde yemyeşil bir orman varmış. Bu ormanda türlü türlü hayvanlar barış içinde yaşarmış. Tavşanlar havuç toplar, sincaplar meşe palamudu saklar, kuşlar sabahları neşeyle şarkı söyler, ayılar da bal kovalarına gömülürmüş.
Ama bu huzurlu ormanda bir de Zikzak adında genç bir yılan yaşarmış. Zikzak, diğer yılanlardan çok farklıymış. O, sıradan bir yılan olmaktan hoşlanmazmış. Hep daha fazlasını ister, hep daha yükseği hedeflermiş.
Bir gün ormanın ortasında büyük bir yarış duyurulmuş. "Ormanın En Zeki Hayvanı" seçilecekmiş. Yarışmada bilmeceler, tuzaklar, hız ve zeka testleri olacakmış. Kazanan ise Altın Yaprak’la ödüllendirilecekmiş. Bu yaprak sadece yılda bir kez açan Efsanevi Güneş Ağacı’ndan düşermiş ve onu taşıyan hayvan, tüm ormanda saygı görürmüş.
Zikzak bu haberi duyunca gözleri parlamış.
“Bu benim şansım!” demiş kendi kendine. “Altın Yaprak’ı alırsam, herkes bana hayran kalır. Artık kimse bana ‘kaygan’ ya da ‘sinsi’ demeyecek!”
O günden sonra Zikzak sabah akşam çalışmaya başlamış. Diğer hayvanlar oyun oynarken o bulmacalar çözmüş, akarsulara karşı yüzmeyi denemiş, hatta ormandaki bilge kaplumbağa Torkus’un yanına gitmiş.
Bir gün Torkus, Zikzak’a gözlüğünün üzerinden bakarak sormuş:
“Neden bu kadar çok çalışıyorsun evlat? Hırsla dolmuşsun.”
“Çünkü kazanmalıyım!” demiş Zikzak hırslı bir şekilde. “Herkes bana gıpta etsin, adım tüm ormanda yankılansın istiyorum!”
Torkus başını sallamış.
“Hırs kötü değildir. Ama hırsın içinde sevgi olmazsa, seni yalnız bırakır.”
Zikzak bu sözü tam anlamamış ama önemsememiş de. Onun için önemli olan sadece kazanmakmış.
Günler geçmiş, yarış günü gelip çatmış. Ormanın dört bir yanından hayvanlar toplanmış. Yarışma üç aşamadan oluşuyormuş: Zeka, hız ve dayanıklılık.
İlk etapta hayvanlara karmaşık bir bilmece verilmiş. Bazı hayvanlar pes etmiş, bazıları da yanlış cevap vermiş. Ama Zikzak cevabı hemen bulmuş.
“Doğru cevap: Zaman!” diye bağırmış.
Hakemler hayran kalmış. “Harika! Birinci etapta Zikzak birinci!”
İkinci etap hızmış. Ağaçlar arasında dolaşan bir parkur kurulmuş. Maymunlar dallardan atlarken, sincaplar zıplayarak ilerliyormuş. Ama Zikzak kayarak hızla öne geçmiş.
“Yolu kısaltmak için şu çalıların altından geçeyim,” demiş sinsi bir gülümsemeyle. Diğerleri kurallara uyarken, Zikzak kestirmeden gidip tekrar birinci olmuş.
Bazı hayvanlar itiraz etmiş:
“O kural dışıydı!”
“Kıskanıyorsunuz,” demiş Zikzak, “önemli olan sonuç!”
Üçüncü etap, dayanıklılıkmış. Yarışmacılar, Efsanevi Güneş Ağacı’nın zirvesine kadar tırmanmalıymış. Yol zorlu, rüzgâr sertmiş. Bazı hayvanlar vazgeçmiş. Zikzak ise tırmanmaya devam etmiş. Ama bir noktada ayakları olmayan bir yılan olarak çok zorlanmış. Tam düşecekken, altta kalan tavşan Topik ona seslenmiş:
“Tut elimi Zikzak! Yardım edeyim!”
Zikzak, Topik’in uzattığı dal parçasını tutmuş ama... bir an durmuş. Kendi kendine sormuş:
“Eğer o da zirveye ulaşırsa, belki kazanamam.”
Ve Zikzak, acımasız bir karar verip Topik’i bırakmış. Tavşan çalıların içine düşmüş. Neyse ki ciddi bir yara almamış ama yarış dışı kalmış.
Zikzak, sonunda ağacın zirvesine ilk ulaşan olmuş. Altın Yaprak ona sunulmuş. Tüm hayvanlar sessizleşmiş. Bir alkış bile yokmuş.
“Neden suskunsunuz?” diye sormuş Zikzak.
Ayı Hakem homurdanarak cevaplamış:
“Kazandın belki ama adil değildin. Kuralları çiğnedin. Bir arkadaşını yarı yolda bıraktın. Bu Altın Yaprak’ı hak ettiğinden emin değiliz.”
Zikzak sinirlenmiş:
“Ben sadece kazanmak istedim!”
O sırada yaşlı kaplumbağa Torkus öne çıkmış.
“Sana ne demiştim Zikzak? Hırs sevgiyle birleşmezse, seni yalnız bırakır. Şimdi yalnızsın. Kazandın ama kimse sevincini paylaşmıyor.”
Zikzak o an ne kadar boş hissettiğini fark etmiş. Yüreğinde koca bir boşluk varmış. Altın Yaprak elinde sönük duruyormuş, çünkü yanında kutlayacak kimse kalmamış.
Zikzak ağacın tepesinden aşağıya bakmış. Ormanın neşesi sanki solmuştu. Herkes uzaklaşmış, kendi işine dönmüştü.
Ertesi sabah Zikzak, Altın Yaprak’ı ormanın ortasına bırakmış ve Topik’in yanına gitmiş.
“Topik… Özür dilerim,” demiş gözleri dolu dolu. “Seni orada bırakmam yanlıştı. Sadece kazanmayı düşündüm. Ama kazandığım şeyin içi bomboştu.”
Topik başını sallamış. “Özür dilemen önemli. Ama güven bir kere kırılınca, tamir etmesi zordur.”
Zikzak başını önüne eğmiş. Sonra diğer hayvanların yanına da gidip teker teker özür dilemiş. Günler boyunca onlara yardım etmiş, küçüklerin oyunlarına katılmış, neşeli şarkılar söylemiş. Yavaş yavaş ormandaki diğer hayvanlar onu affetmeye başlamış.
Bir gün Torkus ona gülümseyerek demiş ki:
“İşte şimdi gerçek bir kazanan oldun. Kalplerin yarışını kazandın.”
Ve o yılın sonunda, Güneş Ağacı’ndan yeni bir Altın Yaprak düşmüş. Bu defa yaprak kimseye yarışla verilmemiş. Ağaç onu kendi seçmiş. Hafifçe savrulmuş ve Zikzak’ın başına konmuş.
Hayvanlar alkışlamış.
“Yaşasın Zikzak! Gerçek lider!”
Zikzak gözleri dolu dolu fısıldamış:
“Bu defa gerçekten kazandım.”
Ve o günden sonra Zikzak, hırsını iyilikle birleştiren, sevilen bir yılan olmuş. Ormanda adaletin, arkadaşlığın ve affetmenin simgesi haline gelmiş.
Ve masal burada bitmiş. Ama Zikzak’ın hikâyesi, her yürekte yaşamaya devam etmiş...