Doktordan Korkan Köpek Masalı
Bir varmış bir yokmuş, ormanın kenarında, çiçeklerin sarmaşık gibi sardığı küçük bir köy varmış. Bu köyde herkes birbirini tanır, herkes birbirini severmiş. Ama köyün en tuhaf ama en sevimli canlısı, minik, kahverengi tüyleri olan bir köpekmiş. Adı Zıpır’mış. Adı gibi biraz yaramaz, biraz da neşeliymiş. Fakat Zıpır’ın bir sırrı varmış…
Zıpır, doktordan çok korkarmış.
Öyle böyle bir korku değil. Veterinerin adını duyunca bile kulakları düşer, kuyruk yere yapışır, gözleri yaşarırmış.
Bir gün, köydeki çocuklardan biri olan Mete, Zıpır'la oynamaya çıkmış. Topu uzağa fırlatmış, Zıpır da peşinden koşmuş. Ama o da ne! Bir çalıya basmış ve patisini incitmiş.
“Havv! Havv! Ayy patim!” diye inlemiş Zıpır.
Mete hemen koşmuş yanına.
“Zıpır! Ne oldu? Ayy patin kanıyor! Hemen veteriner Hakkı Amca’ya gitmemiz lazım!”
Zıpır bir anda zıplamış.
“HAYIR! Gitmek istemiyorum! Hakkı Amca iğne yapıyor, beni tutuyor, kulaklarımı çekiyor!”
“Ama Zıpır, acıyorsun. Bak patin şişmiş. Hakkı Amca kötü biri değil ki, seni iyileştiriyor.”
“İstemem! İyileşmesem de olur, ama iğne istemiyorum!” diye inat etmiş Zıpır.
Mete üzgünce başını öne eğmiş. “Ama sen böyle acı çekerken mutlu olabilir miyim?” demiş. “Sen benim en yakın arkadaşımsın…”
Zıpır sessizleşmiş. Mete'nin gözleri dolmuş. Küçük elleriyle Zıpır’ın patisini tutmuş. Patisi sıcacıktı ve hafifçe titriyordu.
“Sadece bir kontrol etse…” diye fısıldamış Mete. “Belki iğne bile gerekmez.”
Zıpır derin bir iç çekmiş. “Peki… Ama söz ver, beni tutmayacak. Kaçarsam bırakacaksın.”
“Söz!” demiş Mete, hemen elini kalbine götürerek.
Beraberce veteriner kliniğine doğru yürümüşler. Her adımda Zıpır biraz daha yavaşlamış, biraz daha geri çekilmiş. Sonunda kliniğin kapısına gelmişler. Zıpır durup kapıya bakmış. Burnuyla kapıyı koklamış.
“Burada antiseptik kokusu var… Ve… VE PAMUK!”
“Pamuk korkulacak bir şey değil ki!” diye gülmüş Mete. Kapıyı açmışlar ve içeri girmişler.
Veteriner Hakkı Amca, beyaz önlüğüyle onları gülümseyerek karşılamış.
“Hoş geldiniz, bakalım Zıpır bu sefer beni ısırmadan muayene olacak mı?”
Zıpır geri geri gitmiş.
“Isırmam ama kaçabilirim!” diye havlamış.
“Tamam tamam,” demiş Hakkı Amca gülerek. “Sadece patine bakacağım. İğne yok, söz.”
Mete, Zıpır’ın yanına çömelmiş.
“Hadi Zıpır, birlikteyiz. Ben buradayım.”
Veteriner Hakkı Amca, usulca Zıpır’ın patisine bakmış. Nazikçe dokunmuş, şişliği kontrol etmiş.
“Ufak bir ezilme. Merak etme Zıpır, bu sefer iğne değil, sadece krem süreceğim.”
Zıpır şüpheyle gözlerini kısarak sormuş:
“Krem acıtır mı?”
“Hayır, sadece biraz serinletir. Nane gibi.”
“Nane sevmem ama serin iyidir,” demiş Zıpır, ama gözlerini hala kısmış.
Hakkı Amca kremi sürerken Zıpır bir kere bile havlamamış. Sonra yavaşça ayağa kalkmış.
“Ooo! Bu iyi geldi! Peki, şimdi beni kutlayacak mısınız?”
Mete alkışlamış.
“Aferin sana Zıpır! Cesur bir köpek oldun!”
Hakkı Amca da gülümsemiş. “Gerçekten çok cesursun. Şimdi bir de ödül maması!”
Zıpır'ın gözleri parlamış. “Mama mı? Hakkı Amca, siz sandığım kadar kötü değilmişsiniz…”
Hakkı Amca göz kırpmış. “Ben hep böyleydim. Sadece bazı köpekler, gelmeden önce korku hikâyeleri dinliyor sanırım.”
O günden sonra Zıpır, veteriner kliniğinden korkmamış. Hatta her hafta Hakkı Amca’yı ziyaret etmeye başlamış. Bazen bir kontrol, bazen sadece mama için. Ama hikâye burada bitmiyormuş…
Bir gün, Zıpır dışarıda oynarken köyün başka bir köpeği, yaşlı Karabas’ın inlediğini duymuş.
“Uvvv… belim… eyvah…”
Zıpır hemen koşmuş.
“Karabas! Ne oldu sana?”
“Belim tutuldu. Ama… ama ben de doktordan korkarım…”
Zıpır gözlerini büyütmüş. “Sen de mi?”
“Hem de çok. Hakkı Amca bir keresinde bana hap verdi, çok kötüydü.”
Zıpır düşünmüş. Sonra gülümsemiş.
“Karabas… gel benimle. Sana bir yer göstereceğim. Korkmana gerek yok.”
Beraberce kliniğe gitmişler. Karabas, adım adım ürkerek ilerlemiş. İçeri girince Zıpır patisiyle onu cesaretlendirmiş.
“Hakkı Amca, Karabas’ın beli tutulmuş ama biraz tedirgin.”
Hakkı Amca başını sallamış. “Anlıyorum. Onu incitmeden kontrol ederim.”
Zıpır Karabas’a dönmüş. “Ben buradayım, cesaretini topla. Hem çıkışta birlikte mama yeriz!”
Karabas gülümsemeye başlamış. Sonunda Hakkı Amca'nın dokunuşuyla rahatlamış.
“Aaa… bu kötü değilmiş… hatta iyi geldi!”
Zıpır kafasını gururla kaldırmış. “Gördün mü? Ben de eskiden senin gibiydim. Şimdi ise… veteriner kahramanıyım!”
Herkes gülmüş. O gün Zıpır, sadece bir hasta değil, başka korkanlara umut olan bir dost olmuş.
Günler geçmiş, mevsimler değişmiş. Zıpır’ın korkusu artık geçmişte kalmış. Çocuklara, köpeklere, kedilere hatta tavşanlara bile veterinerin ne kadar güvenli olduğunu anlatır olmuş.
Bir gün, köyün çocuklarından biri ona sormuş:
“Zıpır, artık hiç mi korkmuyorsun?”
Zıpır biraz düşünmüş.
“Bazen korku gelir,” demiş. “Ama önemli olan, o korkuyla ne yaptığın. Ben şimdi korksam bile, cesaretimi kullanabiliyorum.”
Ve çocuklar Zıpır’a sarılmış.
Zıpır havlamış, kuyruğunu sallamış ve patileriyle topa vurmuş.
Ve masal burada bitmiş…
Ama köyde hâlâ bir tabela varmış. Üzerinde şöyle yazıyormuş:
“Zıpır’ın Cesaret Kulübü: Korkan ama yine de gidenler içindir.”