Cesur Şövalye Masalı
Uzak diyarlarda, gökyüzünün gündüzleri pırıl pırıl mavi, geceleri ise yıldızlarla süslü olduğu bir krallık vardı. Bu krallığın en sadık ve en cesur şövalyesi Sir Adrian’dı. Altın işlemeli miğferi, kalkanında gümüşten bir güneş sembolü ve kalbinde dimdik duran bir cesaret vardı.
Fakat bir gün, krallığın üzerine kara bulutlar çöktü. Güneşin ışığını yiyip yutan, ormanların üstüne korkunç gölgeler salan bir büyücü, “Morven” adında kötü kalpli bir varlık ortaya çıktı.
Kral, bütün şövalyelerini çağırdı ama sadece Sir Adrian gönüllü oldu.
Kral:
"Cesur Adrian, bütün halkımız sana güveniyor. Fakat bu yolculuk zordur. Döner misin bilmem."
Sir Adrian:
"Majesteleri, dönmezsem bile bilin ki kalbim bu krallık için çarpacak. Karanlığı kovmadan huzur bulmam."
BÖLÜM 1
Adrian, kılıcını kuşanıp kara ormanın yolunu tuttu. Yanında sadece sadık atı “Lumos” vardı. Ormana girdiğinde ağaçların fısıltıları kulağını doldurdu.
Birden küçük bir ses duydu:
Küçük peri Lira:
"Şövalye! Dur orada! Gölgeler seni kandırır, yolları değiştirir. Karanlığa girersen geri dönemezsin."
Sir Adrian:
"Peki ne yapmalıyım, küçük dostum?"
Lira:
"Kalbinin sesini dinle. Korkunu değil, ışığını takip et."
Şövalye gülümsedi. Bu sözler ona güç verdi.
Ormanın derinliklerinde, aniden etrafını sis sardı. Sislerin arasından devasa gölge kurtları çıktı. Gözleri kıpkırmızı yanıyordu.
Gölgeler:
"Dön geri insan! Burası senin sonun!"
Sir Adrian:
"Benim yolum karanlığı yarıp geçmektir. Halkım için korkmam!"
Kılıcını kaldırdı, kurtların üstüne atıldı. Her hamlesiyle kalbinden çıkan cesaret ışığı kılıcına yansıdı. Gölge kurtları parçalanan sisler gibi kayboldu.
BÖLÜM 2
Ormandan çıkınca, bir göl kıyısında oturan genç bir prenses gördü. Gözlerinden yaşlar süzülüyordu.
Sir Adrian:
"Neden ağlıyorsun, güzel prenses?"
Prenses Elara:
"Ben gölgeler ülkesine hapsedildim. Kardeşim büyücünün esiri. Onu kurtaramazsam kalbim sonsuza kadar kırık kalacak."
Sir Adrian:
"Üzülme. Yolum zaten oraya gidiyor. Senin kardeşini de kurtaracağım."
Prenses şaşkınlıkla gözlerini açtı.
Prenses Elara:
"Bunu gerçekten yapar mısın? Seni gölgeler yutabilir."
Sir Adrian:
"Beni karanlık değil, kalbimin ışığı yönetir."
Prensesin gözleri parladı. Ona küçük bir tılsım verdi.
Prenses Elara:
"Bunu al. Kardeşimi bulduğunda, sesini ona duyur."
BÖLÜM 3
Sir Adrian sonunda Morven’in kalesine ulaştı. Kale siyah taşlarla örülmüş, gökyüzüne doğru diken gibi yükseliyordu.
Kapıda Morven belirdi. Uzun siyah pelerinli, gözleri kömür gibi parlayan bir figür.
Morven:
"Ah, işte kahramanımız! Cesaretine hayran kaldım. Ama unutma, cesaret açlığı doyurmaz, gölgeyi durdurmaz!"
Sir Adrian:
"Yanılıyorsun Morven. Açgözlülüğün ve korkun gölgeyi büyütür. Benim kalbimde ise ışık var."
Morven kahkahalar attı. Birden koca salona zincirlenmiş küçük bir çocuk getirdi. Bu, Elara’nın kardeşi “Leon”du.
Leon:
"Ağabey Adrian! Lütfen kurtar beni!"
(Çocuk, Adrian’ı ağabeyi gibi görmüştü; o kadar güven doluydu.)
Morven:
"Eğer kılıcını indirirsen, çocuğu bırakırım. Ama bana karşı gelirsen, gölge hepinizin sonunu getirir."
Adrian kılıcını sıkıca tuttu.
Sir Adrian:
"Karanlıkla anlaşmam olmaz. Ya hepimiz özgürüz ya da hiç!"
BÖLÜM 4
Morven, gölgelerden devasa bir ejderha yarattı. Ejderhanın nefesi bile geceyi daha karanlık yaptı.
Lumos (at):
"Cesur ol Adrian, biz buradayız!"
Lira (peri):
"Işığını hatırla! Kalbini kullan!"
Adrian kılıcını göğe kaldırdı. Kalbindeki cesaret ışığı kılıcına aktı. Ejderha üstüne ateş püskürttü ama Adrian kalkanını kaldırdı. Alevler, ışığın içinde yok oldu.
Sir Adrian:
"Morven! Bu karanlık senin korkuların! Sen korkunu yenmedikçe ışığa asla ulaşamayacaksın!"
Kılıcını ejderhanın kalbine sapladı. Gölgeler bir çığlıkla dağıldı. Morven yere yığıldı, zayıflamış bir adam gibi kaldı.
Morven:
"Ben... sadece korkuyordum... yalnız kalmaktan korkuyordum..."
Adrian gözlerini yumuşattı.
Sir Adrian:
"Karanlığı seçtin çünkü ışığa güvenmedin. Ama herkes ikinci bir şansı hak eder."
Elini Morven’e uzattı. Büyücü gözyaşlarıyla diz çöktü. Gölgeler dağıldı, kale yıkıldı.
BÖLÜM 5
Adrian, Leon’u kurtarıp Prenses Elara’ya götürdü.
Prenses Elara:
"Kardeşim! Sana minnettarım, Adrian!"
Leon:
"Sen benim kahramanımsın!"
Kral, şövalyeyi sarayda onurlandırdı. Ama Adrian sadece gülümsedi.
Sir Adrian:
"Ben kahraman değilim. Kalbindeki ışığı hatırlayan her çocuk, her insan kahramandır."
Krallık aydınlandı. Gökyüzü yeniden güneşle doldu. Periler ormanda şarkılar söyledi, çocuklar sokaklarda oynadı.
Ve herkes, kalbindeki ışığı hatırladıkça, hiçbir gölgenin onları yenemeyeceğini öğrendi.