Bambi Masalı
Güneş, çam ağaçlarının arasından süzülüp ormanı altın rengine boyarken, küçük geyik Bambi uyanmıştı. Henüz sabahın ilk ışıklarıydı ama orman, kuş cıvıltılarıyla çoktan şenlenmişti. Bambi, gözlerini ovuşturdu ve uzun kirpiklerinin arasından annesinin siluetini gördü.
"Anne, bugün ne yapacağız?" diye sordu heyecanla.
"Bugün biraz farklı bir gün, Bambi," dedi annesi, sesi yumuşacık bir melodi gibiydi. "Ormanın Kalbi'ne gidiyoruz."
"Ormanın... Kalbi mi?" Bambi’nin gözleri merakla parladı. "O da ne?"
Annesi gülümsedi, burnunu Bambi'nin başına dokundurdu. "Ormanın en gizemli ve özel yeri. Sadece kalbi temiz olanlar gidebilir oraya."
Bambi, kalbinin pır pır attığını hissetti. Merakı büyümüştü. Hemen yerinden fırlayıp dört nala zıplayarak ormana doğru koşmaya başladı.
Annesi peşinden seslendi: "Bambi, bekle! Yolu birlikte gitmeliyiz. Orman Kalbi sabırsızları sevmez."
Bambi, biraz utanarak geri döndü. "Üzgünüm anne, sadece... çok heyecanlandım."
Annesi başını okşadı. "Bu heyecanını seviyorum ama sabır da önemlidir."
Beraberce yola koyuldular. Yol boyunca sincaplarla selamlaştılar, ağaçkakanın ağaç gövdesine vurduğu ritme kulak verdiler, arada bir çalıların arasından parlayan tavşan gözlerini gördüler. Her şey çok tanıdıktı ama yol uzadıkça orman değişmeye başladı. Sessizlik çöktü. Kuşlar sustu. Ağaçlar daha büyük, daha eski görünüyordu.
"Anne, biraz korkuyorum," dedi Bambi fısıltıyla.
Annesi durdu, ona sarıldı. "Korkmak doğaldır. Korku bazen kalbimizin yolunu gösterir. Ama birlikteyiz, değil mi?"
"Birlikteyiz," diye mırıldandı Bambi ve yürümeye devam ettiler.
Bir süre sonra ormanın içinde kocaman bir açıklık belirdi. Açıklığın ortasında devasa bir meşe ağacı vardı. Gövdesi üç geyik genişliğindeydi, dalları gökyüzüne ulaşır gibiydi. Yaprakları altın sarısıydı ve hafifçe parlıyordu.
"Bu... bu mu Ormanın Kalbi?" dedi Bambi nefesini tutarak.
Annesi başını salladı. "Evet, ve her yüz yılda bir, bu ağacın önünde ormanın ruhu belirir."
"Ruh mu?" Bambi'nin sesi titredi. "Korkmam gerekmiyor, değil mi?"
"Hayır, sevgilim. Ruh, ormanı korur. Ve bazen bir geyiği seçer. Onu Ormanın Sesi yapar."
Bambi başını yana eğdi. "Ormanın... Sesi olmak ne demek?"
Tam o sırada ağaç parlamaya başladı. Altın ışık etrafa yayıldı ve sıcak bir rüzgâr esti. Sonra ışığın içinden bir figür belirdi. Parlak, saydam, zarif bir varlık... Ne tam bir hayvan, ne de tamamen bir insan gibiydi.
"Bambi," dedi varlık, sesi rüzgâr gibi yumuşaktı ama her dalda yankılandı. "Kalbinin saf olduğunu görüyorum."
"Ben mi?" Bambi geri çekildi. "Ama ben sadece küçük bir geyğim!"
"Küçük olman, kalbinin büyük olmadığı anlamına gelmez," dedi Ruh. "Bu orman acılar yaşadı. İnsanlar geldi, ağaçlar kesildi, hayvanlar korktu. Ama senin gibi biri, onların sesi olabilir."
Annesi usulca Bambi’ye baktı. "Bu onur nadiren verilir. Kalbin ne diyor?"
Bambi uzun süre sessiz kaldı. Sonra derin bir nefes aldı. "Ben... denemek istiyorum. Korkuyorum ama bu ormanı seviyorum."
Ruh gülümsedi. "Cesaret, korkuya rağmen atılan adımdır. Seni dinliyoruz, Bambi."
O anda Bambi'nin kalbi daha önce hiç atmadığı kadar güçlü attı. Ormandaki tüm sesler — yaprak hışırtısı, dere şırıltısı, kuş cıvıltısı — bir anda sustu. Sonra Bambi konuştu.
"Sevgili orman, ben Bambi... Ben seni koruyacağım. Kimse seni incitmesin diye elimden geleni yapacağım. Sincapların, baykuşların, çiçeklerin, her taşın ve her yaprağın sesi olmaya çalışacağım."
Ruh parladı, ağaç titreşti ve ardından ortalık karardı. Ruh yok olmuştu. Sessizlik çökmüştü. Ama bu, huzurlu bir sessizlikti.
Annesi Bambi’ye sarıldı. "Seninle gurur duyuyorum."
Günler günleri kovaladı. Bambi ormanın içinde daha dikkatli yürümeye başladı. Bir tilki ağladığında yanına gitti, bir kuş yuvasını kaybettiğinde ona yeni bir yuva buldu. Artık hayvanlar onu tanıyordu.
Bir gün, küçük bir tavşan Bambi'ye koşarak geldi.
"Bambi! Bambi! İnsanlar geri geldi!"
Bambi hemen ayağa kalktı. "Neredeler?"
"Dere kıyısında... bir şeyler kesiyorlar!"
Bambi oraya vardığında, gerçekten birkaç insan büyük makinelerle ağaçları kesmeye çalışıyordu. Hayvanlar korkuyla saklanmıştı. Bambi bir taşın üzerine çıktı, ciğerlerini doldurdu ve güçlü bir sesle bağırdı:
"Durun!"
İnsanlar durdu. Bambi onların önüne çıktı, korkmasına rağmen gözlerini kaçırmadı.
"Burası bizim evimiz. Lütfen zarar vermeyin. Bizi dinleyin."
İnsanlardan biri, küçük bir kız, Bambi’yi gördü. Gözleri kocaman açıldı. "Baba! Bir geyik konuştu!"
Adam irkildi ama sonra yavaşça makineleri durdurdu.
"Belki de... bu bölgeyi koruma altına almalıyız," dedi.
Ve öyle oldu. O gün, insanlar ormanın kenarına sınır çizdi. Artık orası "Korunan Alan" ilan edilmişti. Ve ormanda yaşayan herkes Bambi’ye minnettardı.
O gece, ay ışığında annesiyle birlikte meşe ağacının altında oturan Bambi’ye baykuş yaklaşarak şöyle dedi:
"Artık yalnızca Ormanın Sesi değil, Ormanın Kalbisin, Bambi."
Bambi, başını kaldırdı ve yıldızlara baktı.
"Ben sadece... sevdiğim yeri korumak istedim."
Annesi yanına sokuldu. "Ve işte bu yüzden seçildin."