Bal Arısı Masalı
Bir varmış bir yokmuş, çiçeklerin rüzgârla fısıldaştığı, sabah güneşinin yaprakların üstünde altın gibi parladığı geniş bir vadide, binlerce bal arısının yaşadığı büyük ve düzenli bir kovan varmış. Bu kovanda herkesin bir görevi, her görevin de bir anlamı varmış. İşçi arılar sabahın ilk ışığında kanatlarını ısıtır, kâşif arılar yeni çiçekler arar, bekçiler kovanın kapısında nöbet tutar, kraliçe arı ise tüm düzenin kalbi gibi sakin sakin çalışırmış.
Bu kovanda yaşayan minik bir bal arısı varmış. Adı Pırıltı’ymış. Pırıltı, diğer arılara göre biraz daha meraklı, biraz daha duyguluymuş. Çiçeklerin renklerine uzun uzun bakar, rüzgârın sesini dinler, bazen de kovanın içindeki vızıltılar arasında düşüncelere dalarmış.
— “Bugün yine dışarı çıkacak mıyız?” diye sormuş Pırıltı, yanındaki arkadaşı Minnoş’a.
— “Elbette çıkacağız,” demiş Minnoş neşeyle. “Ama bu sefer papatyalara gideceğiz. Dün lavantalara gitmiştik.”
Pırıltı’nın gözleri parlamış. Papatyaları severmiş. Onların sade ama içten duruşu Pırıltı’ya kendini yakın hissettirirmiş.
Kovandan birlikte çıkmışlar. Güneş henüz yükseliyormuş ve çiğ taneleri çiçeklerin üstünde inci gibi diziliymiş. Pırıltı uçarken kalbi hızlı hızlı atıyormuş. Çünkü her uçuş, onun için yeni bir hikâye demekmiş.
— “Bak!” demiş Pırıltı havada süzülürken. “Şu çiçeğin ortası ne kadar parlak.”
— “Orası nektarla doludur,” diye cevaplamış Minnoş. “İyi bal olur.”
Pırıltı çiçeğe konmuş, nektarı toplamaya başlamış ama o sırada bir şey fark etmiş. Çiçeğin hemen yanında küçük bir karınca ağlıyormuş.
— “Neden ağlıyorsun?” diye sormuş Pırıltı yumuşak bir sesle.
— “Yuvama giden yolu kaybettim,” demiş karınca titreyerek. “Her yer bana aynı geliyor.”
Pırıltı’nın içi burkulmuş. İşini bırakıp karıncaya bakmış.
— “Üzülme,” demiş. “Birlikte buluruz.”
Minnoş biraz tedirgin olmuş.
— “Ama geç kalırsak kovana az bal götürürüz,” demiş.
— “Biraz gecikmek sorun olmaz,” diye karşılık vermiş Pırıltı. “Ama yalnız kalmak çok zor.”
Minnoş bir an düşünmüş, sonra başını sallamış.
— “Tamam,” demiş. “Ama hızlı olalım.”
Pırıltı havalanıp çevreyi yukarıdan incelemiş. Toprağın kıvrımlarını, yaprak izlerini, küçük taşları dikkatle izlemiş. Sonra bir açıklık görmüş.
— “Sanırım yuvan şu büyük yaprağın altındaydı,” demiş.
Karınca sevinçle zıplamış.
— “Evet, evet! Orası!”
Karıncayı yuvasına kadar götürmüşler. Karınca gözleri dolu dolu bakmış.
— “Bunu asla unutmayacağım,” demiş. “Bir gün ben de size yardım edeceğim.”
Pırıltı gülümsemiş.
— “İyilik bazen baldan da tatlıdır,” demiş.
Kovana döndüklerinde diğer arılar onları bekliyormuş. Başarılı bir gün geçmiş ama Pırıltı’nın aklı hâlâ karıncadaymış. Akşam olunca kovanda hafif bir sessizlik çökmüş. Kraliçe arı ortaya çıkmış.
— “Bugün güzel bal topladınız,” demiş. “Ama Pırıltı, senin başka bir şey yaptığını da duydum.”
Pırıltı biraz çekinmiş.
— “Evet,” demiş. “Bir karıncaya yardım ettik.”
Kraliçe arı gülümsemiş.
— “Kovan yalnızca bal ile değil, anlayışla da ayakta durur,” demiş. “Bunu unutma.”
O gece Pırıltı huzurla uyumuş. Ama ertesi gün vadide bir değişiklik olmuş. Hava kararmış, rüzgâr sert esmeye başlamış. Büyük bir fırtına yaklaşıyormuş. Çiçekler sallanıyor, dallar kırılıyormuş.
— “Dışarı çıkamayacağız,” demiş bekçi arılar.
— “Ya çiçekler zarar görürse?” diye sormuş Pırıltı endişeyle.
— “Doğa bazen sert olur,” demiş yaşlı bir arı. “Ama sonra yeniden yeşerir.”
Fırtına sırasında bir gürültü kopmuş. Kovanın yakınındaki büyük bir dal düşmüş ve giriş yolunu kapatmış. Arılar paniklemiş.
— “Çıkamıyoruz!” diye bağırmış biri.
— “Hava almamız gerekiyor,” demiş bir diğeri.
Pırıltı hızlıca düşünmüş. O sırada küçük karınca ortaya çıkmış, yanında birçok karınca ile birlikte.
— “Size söz vermiştim,” demiş karınca. “Şimdi sıra bizde.”
Karıncalar birlikte çalışarak dalın altındaki toprağı oymaya başlamış. Arılar da içeriden destek olmuş. Uzun uğraşlar sonunda giriş açılmış. Temiz hava içeri dolmuş.
— “Başardık!” diye sevinmiş Pırıltı.
Kraliçe arı karıncalara bakmış.
— “Teşekkür ederiz,” demiş. “Bu vadi birlikte güçlü.”
Fırtına dindiğinde güneş yeniden açmış. Çiçekler biraz yıpranmış ama hâlâ ayaktaymış. Pırıltı dışarı çıkıp bir papatyaya konmuş.
— “Her şey yeniden başlayabilir,” diye fısıldamış.
Minnoş yanına gelmiş.
— “Senin yüzünden bugün herkes biraz daha mutlu,” demiş.
— “Herkesin küçük bir katkısı var,” diye cevaplamış Pırıltı.
Günler geçmiş, vadideki hayat eskisinden daha canlı olmuş. Arılar ve karıncalar birbirine selam verir olmuş. Pırıltı ise her uçuşunda şunu düşünürmüş: Bal yapmak önemliymiş ama kalpleri birbirine bağlayan şey, paylaşılan duygularmış.
Ve işte bu yüzden, o vadide yapılan bal biraz daha parlak, biraz daha sıcakmış. Çünkü içinde yalnızca çiçeklerin değil, dostluğun da özü varmış.