Yılbaşı Ağacı Masalı
Şehrin sokakları kışın ince bir sessizliğe bürünmüştü. İnsanlar paltolarına sarılmış, vitrinlerdeki ışıklara bakarak yürüyordu. Her yer bir hazırlık içindeydi; yaklaşan yılbaşının heyecanı şehrin havasına sinmişti. Rüzgâr bile sokak aralarında dolaşırken bir sevinç melodisi taşıyor gibiydi.
Bu kocaman şehrin tam ortasında, boynu bükük bir yılbaşı ağacı vardı. Adı Işıl’dı. Bir süredir dev bir alışveriş merkezinin yükleme alanında, karton kutuların arasında bekliyordu. Yapay bir ağaçtı ama kalbi gerçekti; çünkü yıllardır binlerce çocuğun gülüşüne, ailelerin beraber çektiği fotoğraflara ve umut dolu dileklere tanık olmuştu.
Ne var ki bu yıl işler pek yolunda gitmemişti. Yeni, daha parlak, daha büyük ağaçlar gelmişti. Rengârenk LED ışıklarıyla göz kamaştıran bu yeni ağaçlar yüzünden kimse Işıl’a bakmamıştı. O da sessizce köşesine çekilmişti.
Bir akşamüstü, kar taneleri şehrin üzerine ince ince düşmeye başlamışken, yükleme alanının kapısı hafifçe aralandı. Elinde kocaman bir çanta taşıyan, kırmızı bereli küçük bir kız içeri sızdı. Adı Duru’ydu. Annesi ve babası yukarıda alışveriş yaparken o “bir dakika bakınıyorum” deyip kaçmıştı. Çünkü depolama alanındaki eski ağaçlara hep içi gidiyordu.
Duru gözleri parlayarak etrafa baktı. Sonra Işıl’ı fark etti. Biraz tozlanmış, biraz yorgun görünüyordu.
— Merhaba… dedi Duru, yavaşça yaklaşarak. Sen neden böyle yalnız duruyorsun?
Işıl önce ne diyeceğini bilemedi. Ağaçlar konuşmazdı normalde ama içindeki yılların biriktirdiği umut, ona bir cesaret verdi.
— Kimse beni istemedi bu yıl, dedi Işıl, hafif bir mahcubiyetle. Eskidim galiba. Yeni gelenler çok daha parlak, çok daha canlı. Bu yüzden kutunun arkasına bırakıldım.
Duru başını iki yana salladı.
— Saçmalık bu! dedi heyecanla. İnsanlar hep daha parlak şeyleri ister ama bu senin değerini azaltmaz. Belki de seni yanlış insanlar görmüştür.
Işıl’ın dalları hafifçe titredi. Bu sözler onu yıllardır ilk kez mutlu etmişti.
Duru biraz düşündü. Şehrin ortasında küçük bir apartmanda yaşıyorlardı. Evleri mütevaziydi ama içi sıcacıktı. Her yılbaşı ağaç almayı çok isterdi, fakat aile bütçesi buna pek izin vermezdi.
— Sana bir teklifim var, dedi Duru. Ben seni eve götürmek isterim ama nasıl taşıyacağımı bilmiyorum. Ayrıca annem izin verir mi emin değilim.
Işıl içten bir gülüşle cevapladı:
— Ben sana yük olmam. İnan bana, tek istediğim yeniden ışık saçmak. Bir çocuğun hayalinde yaşamak bile bana yeter.
Duru gözlerini kocaman açtı. İçinden bir sıcaklık yükseldi. O anda bir karar verdi: Bu ağacı yalnız bırakmayacaktı.
Duru koşar adım alışveriş merkezinin içine döndü, annesini buldu ve nefes nefese anlatmaya başladı.
— Anne, aşağıda çok güzel bir ağaç var. Kimse onu istememiş. Biz onu alabilir miyiz? Hem para vermemize gerek bile yok! Orada öylece duruyor.
Annesi biraz tereddüt etti.
— Duru, tatlım, depolama alanından eşya almak doğru bir şey değil. Ayrıca… sence eve nasıl taşıyacağız? Hem baban da—
Duru’nun yüzündeki heyecanı görünce cümleyi yarım bıraktı. Kızının bu kadar içten bir istekte bulunduğunu nadiren görürdü.
— Peki, dedi sonunda, yumuşayan bir sesle. Babanla konuşalım. Eğer sorun çıkmazsa… belki bir yolunu buluruz.
Duru’nun yüzü bir anda ışıldadı. Sanki tüm alışveriş merkezi onun gülüşüyle aydınlandı.
Birkaç dakika sonra üçü birlikte yükleme alanına indiler. Işıl onları görünce dallarını heyecanla sallamak istedi ama kendini tuttu; sonuçta insanlar ortamdaydı.
Duru babasına dönüp kısık bir sesle konuştu:
— Baba, lütfen. Bu ağacı çöpe atacaklar. Biz alırsak kötü bir şey yapmış olmayız ki. Hem evimiz çok güzel olur.
Babası ağaca baktı. Evet, biraz tozluydu, biraz solgundu ama sağlam görünüyordu.
— Eski ama güzel bir ağaçmış, dedi. Tamir edilir, temizlenir. Eğer izin alabilirsek neden olmasın?
Depo görevlisiyle konuştular. Görevli gülümsedi.
— O ağaç geçen yılın ürünü, yeni modeller geldi. Zaten ya geri dönüşüme gidecekti ya da çöpe. Almanızda hiçbir sakınca yok.
Duru havalara uçacak gibi oldu.
Eve dönerken Işıl büyük bir minibüsün arkasına yerleştirildi. Eve vardıklarında ailece onu çıkardılar. Duru her dalını tek tek sildi, tozunu aldı, hatta minik çiziklerini pamukla kapattı. Annesi eski yılbaşı kutusundan kalan süsleri getirdi, babası da ışıkları tamir etti.
Ağaç ilk kez yıllar sonra sevildiğini hissediyordu. Bu sevgi dallarına bir sıcaklık yayıyordu.
Gece olunca ışıklar açıldı. Küçük apartman dairesi, sanki büyük meydanlara bedel bir ışıkla parladı.
O anda Işıl sessizce fısıldadı:
— Teşekkür ederim… bana yeniden umut verdiğiniz için.
Duru da aynı tonda cevap verdi:
— Biz teşekkür ederiz. Seninle evimiz daha güzel oldu.
Ertesi gün, apartmandaki çocuklar Duru’nun evine uğradı. Pencerede gördükleri ağaç onları büyülemişti. Kapıyı açan Duru hemen onları içeri buyur etti.
Çocuklardan biri şaşkınlıkla bağırdı:
— Vay canına! Bu ağacı nereden buldun Duru? Çok güzelmiş!
Duru gülümsedi.
— O artık bizim aileden biri, dedi. Adı da Işıl.
Çocuklar kıkırdadı.
— Ağaçlara isim mi veriyorsun?
Duru, göz kırparak:
— Hem de konuşuyor, dedi alçak sesle. Ama sadece kalbi temiz olanlar duyar.
Çocukların merakı daha da arttı. Her biri sırayla ağacın yanına gidip kulağını dallarına yaklaştırdı. Işıl, onlara ufak bir mucize göstermeye karar verdi.
Her çocuğun kulağına minik bir fısıltı bıraktı.
— Yeni yılda en büyük dileğin gerçekleşsin. Ama bunun için önce sen başkalarına iyilik yapmalısın.
Çocuklar gözlerini açarak birbirine baktı.
— Bir şey duydum! Gerçekten duydum galiba!
Duru içinden gülüyordu. Çünkü biliyordu ki: İyiliğe açık olan herkes mutlaka bir şey duyardı.
Yeni yıl gecesi apartmandaki aileler Duru’nun evinde toplandı. Ev, sıcak çikolata kokusuyla dolmuştu. Balkon demirlerinde kar taneleri birikmişti. Salonun ortasında ise her zamankinden daha parlak bir şekilde Işıl duruyordu.
Herkes keyifle sohbet ederken, Duru sessizce Işıl’ın yanına sokuldu.
— Mutlu yıllar dilemeye hazır mısın? diye sordu.
Işıl fısıldadı:
— Hazırım. Ne olursa olsun, bu yıl benim için bir mucizeyle başladı. Seninle tanışmak… benim en büyük dileğimmiş.
Duru’nun gözleri hafifçe doldu. Bu ağacın ona kattığı umut, bir çocuğun kalbinde kocaman bir sevgiye dönüşmüştü.
Tam o anda ışıklar hafifçe titreşti. Kimse anlamadı ama Duru ve Işıl birbirlerinin kalbinde bir bağ hissettiler.
Geri sayım başladı.
10…
9…
8…
Çocuklar kahkahalarla sayıyordu.
3…
2…
1…
Yeni yıl geldiğinde Işıl’ın ışıkları hiç olmadığı kadar parladı. Sanki tüm şehrin içindeki umut onun içinde birikmişti. Apartmanın dışındaki insanlar bile pencereden gelen o parıltıya dönüp bakmıştı.
Duru’nun babası şaşkınlıkla konuştu:
— Sanki bu ağaç canlı gibi… ışıkları kendi kendine dalgalanıyor.
Duru içinden gülümsedi. Onu anlamalarına gerek yoktu. Çünkü mucizeler bazen sadece hissedilirdi.
Ve o yıldan sonra, Duru’nun evi yeni yıl ruhunun sembolü haline geldi. Mahalledeki çocuklar her yılbaşında Işıl’ı görmek için sabırsızlanıyordu. Aileler fotoğraf çektiriyor, komşular ev yapımı kurabiyeler getiriyor, herkes bu özel ağacın etrafında bir araya geliyordu.
Işıl artık kendini yalnız hissetmiyordu. Şehrin ortasında, sevgiyle sarıldığı sıcacık bir evde, her yıl yeni umutlara tanıklık ediyordu.
Ve her yeni yılda aynı şeyi fısıldıyordu:
— Gerçek ışık, kalpten gelir.
Şehrin kalabalığı içinde bile, küçük bir ev ve sevgi dolu bir kalp, bir ağacın tüm hayatını değiştirebilirdi. Bu da gösteriyordu ki mucizeler ormanda değil, bazen tam şehrin göbeğinde saklanır.
Ve kim bilir… belki de bu hikâyeyi okuyan birinin penceresinin yanında da, bir köşede kendi mucizesini bekleyen başka bir yılbaşı ağacı vardır.
Yeni umutlar hep parlasın.