Yalancı Çoban Masalı (Kısa)

Mine Kaya 73 Okuma Süresi: 3 dk Çocuk Masalları
Yalancı Çoban Masalı (Kısa)

Bir zamanlar, yeşilin her tonunu barındıran, rüzgârın bile yumuşak estiği Güvercinli Ova adında bir yer vardı. Bu ovada koyunlar bembeyaz bulutlar gibi gezinir, dereler şarkı söyler, insanlar birbirine güvenle bakardı. İşte bu ovada, henüz on bir yaşında olan Emir adında bir çocuk yaşardı.

Emir, köyün en genç çobanıydı. Babası erken yaşta hastalanmış, annesi ise evde küçük kardeşiyle ilgilenmek zorunda kalmıştı. Bu yüzden koyunları gütme işi Emir’e kalmıştı. Emir bu işi seviyordu ama bazen yalnızlık ona ağır geliyordu. Gün boyu koyunlarla konuşuyor, taşlara isim veriyor, bulutları izleyerek hayaller kuruyordu.

Ama Emir’in içinde bir şey vardı. Görülme isteği. Duyulma isteği.

Bir gün, tepenin başında otururken köyü aşağıdan izledi. İnsanlar koşuşturuyor, çocuklar birlikte oynuyor, büyükler sohbet ediyordu. Emir içini çekti.

— “Keşke beni de böyle fark etseler,” diye mırıldandı.

O anda aklına bir fikir geldi. Biraz tehlikeli, biraz heyecanlı bir fikir.

Derin bir nefes aldı ve tüm gücüyle bağırdı:

— “KURT VAR! KURT GELİYOR!”

Sesi ovada yankılandı. Köyde bir hareketlenme oldu. Kapılar açıldı, insanlar ellerine sopalar aldı, koşarak tepeye doğru geldiler.

— “Nerede kurt?” diye sordu köylülerden Hasan Amca.

Emir bir an durdu, sonra gülmeye başladı.

— “Şaka yaptım!”

Köylüler önce şaşırdı, sonra bazıları kızdı, bazıları başını salladı.

— “Bunu yapma Emir,” dedi Ayşe Teyze. “Bizi korkuttun.”

Ama Emir, ilk kez bu kadar insanın kendisi için koştuğunu görmüştü. Kalbi hızlı hızlı atıyordu. İçinde garip bir mutluluk vardı.

Ertesi gün, yalnızlık yine çöktü. Koyunlar sakindi, rüzgâr sessizdi. Emir, dünkü heyecanı hatırladı.

— “Bir kereden bir şey olmaz,” dedi kendi kendine.

Yine bağırdı:

— “KURT! KURT VAR!”

Yine köylüler geldi. Bu sefer daha hızlı. Ama yine kurt yoktu.

— “Emir,” dedi köyün en yaşlısı olan Derviş Dede, “söz ağızdan çıkınca ağırlık taşır. Her söz oyun değildir.”

Emir başını eğdi ama içinden gülüyordu. Çünkü herkes yine onun için gelmişti.

Üçüncü gün geldiğinde, köyde artık kimse acele etmedi. Emir bağırdı ama sesler uzaktan cevap bulmadı.

Ve işte tam o anda… çalıların arasından bir hırıltı duyuldu.

Bu sefer gerçekti.

Kocaman, gri bir kurt, sessiz adımlarla koyunlara yaklaşıyordu. Koyunlar meledi, dağıldı. Emir’in kalbi duracak gibi oldu.

— “KURT VAR! GERÇEKTEN VAR!” diye bağırdı, sesi titreyerek.

Ama köy sessizdi.

Kurt bir koyuna atladı. Emir taş fırlattı, bağırdı, ellerini salladı ama kurt güçlüydü. Neyse ki koyunlardan biri kaçmayı başardı ve diğerleri de peşinden sürüklendi. Kurt, aç ama yalnız kaldı ve ormana geri döndü.

Emir dizlerinin üzerine çöktü. Gözlerinden yaşlar aktı.

— “Keşke…” dedi, “keşke daha önce yalan söylemeseydim.”

Akşam olduğunda koyunları eksik de olsa köye getirdi. Köylüler durumu fark etti.

— “Ne oldu?” diye sordular.

Emir başını kaldırdı, gözleri kızarmıştı.

— “Bugün kurt geldi,” dedi. “Ama kimse gelmedi. Çünkü ben… ben daha önce yalan söyledim.”

Köy sessizliğe büründü. Kimse bağırmadı, kimse kızmadı. Bu sessizlik, bağırmaktan daha ağırdı.

Derviş Dede öne çıktı.

— “Yalan, insanın sesini önce yükseltir,” dedi. “Sonra tamamen susturur.”

Emir o gece uyuyamadı. Koyunları, kurdu, köylüleri düşündü. Kendini düşündü.

Ertesi sabah erkenden kalktı. Köy meydanına çıktı. Herkes işine başlamadan önce, yüksek sesle konuştu.

— “Ben hata yaptım,” dedi. “İlgi görmek istedim ama güveni kaybettim. Bir daha yalan söylemeyeceğim.”

Kimse hemen cevap vermedi. Ama günler geçtikçe Emir değişti. Daha dikkatli oldu. Daha sakin. Daha dürüst.

Bir gün yine tepedeydi. Yine bir ses duydu. Bu sefer tilkiydi, zarar vermedi. Emir bağırmadı. Gözledi. Sorumluluk aldı.

Aylar sonra bir gün, gerçekten büyük bir tehlike geldi. Bu sefer sadece kurt değil, yangın çıktı. Emir hiç düşünmeden bağırdı.

— “ATEŞ VAR! OTLAR YANIYOR!”

Köylüler durmadı. Koştular. Çünkü Emir artık yalan söylemeyen çocuktu.

Yangın söndürüldü. Ova kurtuldu.

Hasan Amca Emir’in omzuna dokundu.

— “Sesin geri geldi,” dedi. “Çünkü sözlerin artık doğru.”

Emir gülümsedi. Bu kez sessizce.

Ve Güvercinli Ova’da bir daha kimse, sözü oyun sanmadı.

Çünkü herkes biliyordu:
Söz, söylendiği kadar değil, inandırdığı kadar güçlüdür.

Yazıyı Paylaş: