Uğur Böceği Masalı

Mine Kaya 281 Okuma Süresi: 5 dk Çocuk Masalları
Uğur Böceği Masalı

Şans Ormanı, neşesiyle ünlü bir yerdi. Gündüzleri yapraklar dans eder, geceleri yıldızlar ağaçların dallarına ışık serperek uykuya dalardı. Fakat bir süredir her şey solgundu; kuşlar sessiz, dere suskun, çiçekler büzüşmüş hâlde duruyordu. Ormanın içi garip bir hüzünle kararmıştı.

İşte tam o gün, küçük ama yüreği kocaman bir uğur böceği ormanın sınırına yaklaşmaktaydı. Adı Mira idi. Kırmızı kanatlarında siyah noktalar ışıldar, her uçtuğunda etrafında belli belirsiz bir sıcaklık bırakırdı. Mira’nın özel bir gücü vardı: Gittiği her yere uğur ve umut götürürdü… fakat kendisi bunun farkında bile değildi.

Mira, ormanın normalden daha karanlık olduğunu görünce durakladı.
Burada bir tuhaflık var… diye mırıldandı kendi kendine.

O sırada dalların arasından hafif bir kanat sesi duyuldu.

Küçük dost… sen de mi fark ettin bu sessizliği?

Mira irkilip yukarı baktı. Yorgun görünen, uzun gagalı bir ardıç kuşu ona bakıyordu.

Ben Mira. Evet, buranın neden böyle olduğunu merak ediyorum. Eskiden çok canlı bir yerdi, değil mi?

Ardıç kuşu başını eğdi.
Doğru. Ama artık ormanın kalbi kırık. Çünkü Işık Perisi Nurya kayboldu. Nurya olmadan ağaçlar konuşamaz, çiçekler açamaz. Ormanın ruhu sanki uykuya daldı.

Mira’nın gözleri büyüdü.
Nasıl yani? Bir peri kaybolursa bütün orman böyle mi olur?

Nurya yalnızca bir peri değil. Bu ormanın ışığı. Onu en son Kuzey Tepesi’nde gördük. Oradan sonra sis çöktü ve kimse ilerleyemedi.

Mira hiç düşünmeden konuştu.
Onu bulabiliriz. Belki yalnızdır, belki yardıma ihtiyacı vardır.

Ardıç kuşu hafifçe gülümsedi.
Cesurate bak. Ama ben artık o kadar güçlü değilim. Sana yolu tarif ederim; gerisi senin cesaretine kalmış.

Mira kanatlarını kararlılıkla çırptı.
Ne gerekiyorsa yapacağım.

Mira ormanın içlerine doğru ilerledikçe sessizlik daha da ağırlaştı. Kuş sesleri yoktu, böcek cıvıltıları bile susmuştu. Sis, ağaçların arasında dolaşan gri bir canavar gibi görünüyordu.

Bir noktada ince bir fısıltı duydu.

Yardım et… lütfen…

Mira hemen sesin olduğu yere yöneldi. Küçük bir tavşan, ayağını dikenli bir çalının arasına sıkıştırmıştı.

Canın çok yanıyor mu? diye sordu Mira.

Tavşan titreyerek cevap verdi.
Biraz… ama daha çok korkuyorum. Buralar çok karanlıkla doldu.

Mira ona yaklaşarak kanatlarını hafifçe çırptı. Kanatlarından yayılan kırmızı ışık çevreyi ısıttı. Tavşan şaşkınlıkla gözlerini açtı.

Sen… ışık mı saçıyorsun?

Galiba… ama neden olduğunu ben de tam bilmiyorum.

Sıcaklık sayesinde tavşan ayağını kurtardı. Rahat bir nefes aldı.

Teşekkür ederim Mira. Bana iyi geldin. Ormanın bir kısmı bile senin ışığında daha canlı görünmeye başladı.

Ben Nurya’yı bulmaya gidiyorum. Orman ancak o dönerse eski hâline kavuşabilir.

Tavşan düşünceli bir sesle konuştu.
O zaman dikkatli ol. Kuzey Tepesi’ne çıkan yol sisli ve karanlık. Ama senin ışığın… belki sisin içindeki korkuyu dağıtabilir.

Mira daha da derinlere ilerleyince sis kalınlaşıp neredeyse bir duvar gibi oldu. Adımlarını değil, önündeki dalları bile zor seçiyordu. Derken bir çatırtı duydu. Ardından hırıltılı bir ses.

Kim var orada…?

Mira korksa da geri çekilmedi.
Ben… Mira. Bir uğur böceğiyim. Sana zarar vermek istemem.

Gölgeler arasından iri bir kirpi belirdi. Gözleri dalgın ve yorgundu.

Buralarda dolaşmak tehlikeli. Sis uğursuz. İnsanları, hayvanları korkularıyla baş başa bırakıyor. Sana ne olduysa gitmeden önce olmuş. Ama şimdi… ışık taşıyorsun gibi.

Mira hafifçe gülümsedi.
Belki de sadece yardım etmek istediğim içindir. Nurya’yı arıyorum. Onu gören oldu mu?

Kirpi derin bir nefes aldı.
Bir zamanlar ışık onunla birlikteydi. Ama sis çökmeden hemen önce Tepeler Yolu’na gitti. Orada karanlık bir şeyler vardı. Belki de hâlâ oradadır. Korkma küçük Mira. Bazen en küçük canlılar en büyük işleri başarır.

Bu sözler Mira’nın yüreğine gizli bir güç verdi.

Teşekkür ederim. Ben devam edeceğim.

Tepeler Yolu’na vardığında sis neredeyse kusursuz bir duvar gibiydi. Mira ilerledikçe içindeki endişe büyüyordu. Tam o sırada karanlığın içinden ince bir ağlama sesi duydu.

Kim… kim var orada? diye seslendi Mira.

Bir ışık noktasının titreyerek hareket ettiğini gördü. Yaklaştıkça bunun minik bir peri olduğunu fark etti. Pırıl pırıl ama solgun bir ışık.

Bu… Nurya idi.

Nurya! Seni arıyorlar. Orman sensiz çok üzgün! dedi Mira.

Nurya titreyen bir sesle cevap verdi.
Ben… burada sıkıştım. Sis beni zayıflattı. Işığım sönmeye başladı. Kendi başıma çıkamadım.

Mira hemen kanatlarını açtı.
Endişelenme. Ben seni çıkarırım. Ormanda herkes seni bekliyor.

Ama peri başını salladı.
Sis… ışığı söndürür. Yaklaştıkça güçsüzleşirsin. Senin bile ışığın sönebilir.

Mira gözlerini kararlılıkla kıstı.
Benim ışığım senin yüzünden güçleniyor olabilir. Belki de benim görevim seni buradan çıkarmak.

Her adım attığında Mira’nın kanatları biraz daha parlaklaştı. Sis geri çekilmeye başladı. Nurya ona şaşkınlıkla baktı.

Nasıl yapıyorsun bunu?

Bilmiyorum. Ama içimde bir sıcaklık var. Belki de uğur dediğin şey… böyle bir şeydir.

Mira periye yaklaşınca etrafları tamamen aydınlandı. Sis çatırdarcasına dağıldı. Nurya’nın ışığı geri gelmeye başladı.

Peri sevinçle Mira’ya sarıldı.
Beni kurtardın! Orman tekrar nefes alacak.

Hadi birlikte dönelim. Herkes seni çok özledi.

Onlar ormana doğru yol alırken ağaçların yaprakları kıpırdamaya başladı. Çiçekler açtı, kuşlar cıvıldamaya koyuldu. Derenin suyu yeniden şarkılar söylemeye başladı.

Ardıç kuşu gökyüzünde dönerek bağırdı:
Mira geri dönüyor! Nurya yanında! Orman kurtuldu!

Tavşan zıplayarak geldi.
Biliyordum! Işığın herkese iyi geliyor.

Kirpi derin bir nefes aldı.
Küçük ama kudretli Mira… seni unutmayacağız.

Nurya, Mira’ya dönüp gülümsedi.
Sen sadece bir uğur böceği değilsin Mira. Sen bu ormanın kalbine dokunan bir mucizesin. Gittiğin her yere umut taşıyorsun.

Mira hafifçe utandı.
Ben sadece yardım etmek istedim.

Nurya başını eğdi.
Bazen en büyük değişimi isteyenler değil, yapanlar yaratır.

O günden sonra Mira nereye uçsa, çiçekler biraz daha parlak açtı, rüzgâr biraz daha sıcak esti. Ormanın tüm canlıları onun adını duyunca gülümsedi.

Çünkü Mira artık sadece bir uğur böceği değildi.
Gittiği her yere uğur götüren bir dosttu.

Ve Şans Ormanı tekrar eski neşesine kavuşmuştu…

Ama Mira’nın kanatlarında hâlâ yeni maceraların kıvılcımı parlıyordu.

Yazıyı Paylaş: