Üç Elma Masalı

Mine Kaya 45 Okuma Süresi: 4 dk Çocuk Masalları
Üç Elma Masalı

Dağların rüzgârla fısıldaştığı, dere kenarlarında kurbağaların şarkı söylediği, geceleri yıldızların yere biraz daha yakın durduğu bir ülkede küçük bir kasaba vardı. Bu kasabanın insanları sade yaşar, azla yetinir ama kalpleri büyük olurdu. Kasabanın hemen dışında, elma ağaçlarıyla dolu, kimsenin pek cesaret edemediği eski bir bahçe bulunurdu. Bu bahçeye herkes “Üç Elma Bahçesi” derdi. Çünkü anlatılanlara göre bu bahçede, her biri farklı bir kaderi temsil eden üç özel elma vardı.

Kasabada yaşayan Ela adında meraklı mı meraklı bir kız vardı. Ela’nın en sevdiği şey soru sormaktı. Neden gökyüzü mavi? Neden kuşlar uçar? Neden bazı insanlar üzgünken bazıları mutlu olur? Annesi bazen bu sorulara güler, bazen düşünür, bazen de cevap bulamazdı.

Bir akşam, sobanın başında otururlarken Ela yine merakla sordu:

Anne, Üç Elma Bahçesi gerçek mi?

Annesi bir an durdu, ateşe baktı ve yavaşça konuştu:

Gerçekten daha gerçek olan şeyler vardır kızım. O bahçe de onlardan biri. Ama herkes göremez.

Ela’nın gözleri parladı.

Ben görmek istiyorum!

Görmek istemek yetmez, hissetmek gerekir, dedi annesi.

O gece Ela uzun süre uyuyamadı. Yorganın altında hayaller kurdu. Üç elmayı düşündü. Acaba tatları nasıldı? Acaba konuşurlar mıydı?

Ertesi sabah Ela erkenden kalktı. Annesi pazara gitmişti. Babası ise tarladaydı. Ela kalbinde küçük bir heyecanla bahçeye doğru yürümeye başladı. Yol uzundu ama Ela korkmuyordu. Çünkü merakı korkusundan büyüktü.

Bahçeye vardığında, kapının aslında hiç kilitli olmadığını fark etti. Kapıyı itti ve içeri girdi. Karşısında kocaman, yaşlı bir elma ağacı duruyordu. Dallarında yalnızca üç elma vardı. Biri kırmızı, biri yeşil, biri altın sarısıydı.

Tam o sırada yumuşak ama derin bir ses duyuldu:

Hoş geldin Ela.

Ela irkildi ama kaçmadı.

Kim konuştu?

Biz, dedi kırmızı elma.
Üç elma, dedi yeşil olan.
Ve üç hikâye, diye ekledi altın sarısı elma.

Ela ağzı açık kaldı.

Siz… konuşabiliyor musunuz?

Konuşmak kolay, dinlemek zor, dedi kırmızı elma.
Ve anlamak en zoru, diye ekledi yeşil elma.

Ela bir adım yaklaştı.

Beni neden çağırdınız?

Altın sarısı elma hafifçe sallandı.

Çünkü sen sormayı biliyorsun.

Ela yere oturdu. Kalbi hızlı atıyordu ama korku yoktu. Sadece derin bir merak vardı.

Kırmızı elma konuşmaya başladı:

Ben cesaretin elmasıyım. Beni yiyen, kalbindeki korkuyla yüzleşir. Ama herkes bunu başaramaz.

Ela düşündü. Korkuları vardı. Karanlık, yalnız kalmak, hata yapmak…

Yeşil elma söze girdi:

Ben sabrın elmasıyım. Beni yiyen, beklemenin ve vazgeçmemenin ne demek olduğunu öğrenir.

Ela başını salladı. Sabır onun için zordu. Hemen olsun isterdi her şey.

Altın sarısı elma en sona kalmıştı:

Ben paylaşmanın elmasıyım. Beni yiyen, mutluluğun yalnız başına değil, başkalarıyla güzel olduğunu anlar.

Ela derin bir nefes aldı.

Peki hepsini yiyebilir miyim?

Üç elma aynı anda güldü. Ağaç hafifçe sallandı.

Hayır, dediler.
Birini seçmelisin.

Ela uzun süre düşündü. Cesaret önemliydi. Sabır da. Ama kalbinde bir şey paylaşmaya doğru çekiliyordu. Çünkü Ela yalnız mutlu olmayı hiç sevmemişti.

Altın sarısı olanı istiyorum, dedi.

Elma yavaşça daldan koptu ve Ela’nın avucuna düştü. Sıcacıktı. Ela bir ısırık aldı. Tadı bal gibiydi ama içinde biraz da hüzün vardı.

Bir anda bahçe değişti. Ela kendini kasabada gördü. Ama bu kez herkes daha mutsuzdu. İnsanlar konuşmuyor, gülmüyor, kapılarını kapalı tutuyordu.

Ela bir çocuğun ağladığını gördü. Yanına gitti.

Neden ağlıyorsun?

Oyuncağım yok, dedi çocuk.

Ela elmasını çıkardı. Bir parça kopardı ve çocuğa verdi.

Paylaşınca azalmaz, dedi.

Çocuk elmayı yedi ve gülümsedi. Bir gülümseme yayıldı. Başka çocuklar geldi. Ela elmayı paylaştıkça elma küçülmedi. Aksine daha parlak oldu.

Bir kadın yaklaştı.

Kızım, sen ne yaptın böyle?

Paylaştım, dedi Ela.
Ve çoğaldı.

Bir anda Ela yine bahçedeydi. Elma bitmişti ama kalbi doluydu.

Üç elma ağacı konuştu:

Dersi aldın.

Ela ayağa kalktı.

Ama diğer iki elma?

Onlar başkalarını bekliyor, dedi kırmızı elma.
Her hikâye herkes için değildir, dedi yeşil elma.

Ela bahçeden ayrılırken arkasını döndü.

Bir daha gelir miyim?

Altın sarısı elma gülümsedi:

Paylaştıkça zaten buradasın.

Ela kasabaya döndü. O günden sonra küçük şeyleri paylaşmaya başladı. Zamanını, gülüşünü, sabrını… İnsanlar değişti. Kasaba değişti. Ela büyüdü ama merakı hiç kaybolmadı.

Ve işte o masal burada biterken, gökten üç elma düştü:
Biri bu masalı anlatana,
Biri dinleyene,
Biri de paylaşmayı unutmayanların kalbine.

Yazıyı Paylaş: