Spongebob Masalı

Mine Kaya 238 Okuma Süresi: 5 dk Çocuk Masalları
Spongebob Masalı

Bikini Bottom sabahları genelde huzurlu olurdu ama o gün denizin tuzu bile biraz daha gergindi. Spongebob, ananas evinden çıkarken kalbinin hızla attığını hissediyordu. İçinde tuhaf bir his dolaşıyordu; sanki bugün sıradan bir gün olmayacaktı. Gökyüzünden süzülen ışık bile farklı görünüyordu.

Spongebob, Krusty Krab’a doğru yürürken derin bir nefes aldı. Geriye baktı. Ananas evi bile daha durgun görünüyordu. "Acaba farkında olmadan bir şey mi olacak?" diye düşündü. İçinde minik bir ürperti dolaşırken kapıyı itti ve içeri girdi.

Mr. Krabs onu görünce hemen seslendi.
"Evlat! Bugün çok işimiz var, hazır mısın?"
Spongebob hafifçe gülümsedi.
"Her zamanki gibi hazırım efendim!"

Ama o an, Krusty Krab’ın penceresinden içeri dalan soğuk bir akıntı ikisini de irkiltti. Dışarıda devasa bir gölge belirdi. Spongebob’un gözleri kocaman açıldı.
"Bu da ne?!"

Patrik hızla içeri girdi, nefes nefeseydi.
"Spongebob! Spongebob! Büyük bir şey oluyor! Mercan Vadisi… soluyor!"

O kelime salonun içinde yankılandı: soluyor.
Mercan Vadisi, Bikini Bottom’ın kalbiydi. Renkleriyle, sesiyle, neşesiyle yaşayan bir yerdi. Onun solması asla normal değildi.

Spongebob bir an dondu. “Mercanlar ölürse… denizin sesi de ölür,” diye düşündü. İçinde güçlü bir kıpırtı hissetti. Bu haber bütün şehri etkilerdi.

Squidward bir köşeden homurdandı.
"Soluyorsa soluyordur, bana ne? Benim tatil günümü etkilemesin yeter."
Spongebob gözlerini ona dikti.
"Squidward! Bu hepimizi ilgilendiriyor! Mercan Vadisi olmadan deniz… mutsuz olur."

Squidward istemsizce başını kaşıdı.
"Mutsuz deniz mi? Beni neden ilgilendiriyor bilmiyorum ama… tamam, geleyim."

Mr. Krabs öne atıldı.
"Eğer o vadide bir hazine varsa ben de geliyorum!"

Böylece ekip Mercan Vadisi’ne doğru yol aldı. Spongebob’un kalbi hızlı atıyordu ama içindeki cesaret duygusu daha da yüksekti.

Vadinin yakınlarına varınca, herkes durdu. Normalde rengarenk ışıklar saçarak parlayan mercanlar solmuştu. Renkler gitmiş, sanki hayatları elinden alınmıştı. Su bile daha ağır akıyor gibiydi.

Patrik hüzünle fısıldadı:
"Spongebob… mercanlar böyle hiç görünmemişti."

Spongebob gözlerini kapatıp elini mercanlara uzattı. Mercanların hafifçe titrediğini hissetti. Korku ve yardım isteği… adeta mercanların kalbinden geliyordu.

Bir anda mercanın içinden zayıf bir ses yankılandı.
"Bizi kurtar… Işığı bul…"

Spongebob gözlerini açtı. Kalbi hızla çarpıyordu.
"Duydunuz mu?! Mercan fısıldadı!"

Squidward geriye sıçradı.
"Ben hiçbir şey duymadım!"
Patrik heyecanla zıpladı.
"Dudum! Dudum! Mercan benimle de konuştu!"

Spongebob derin bir nefes aldı.
"Demek bir ışık… bir şey mercanların enerjisini alıyor. Bunu bulmak zorundayız."

Mr. Krabs ellerini ovuşturdu.
"Eğer ortada ışık varsa belki ışıklı bir hazine de vardır!"

Spongebob onu sertçe süzdü.
"Bu hazine değil Mr. Krabs, bu bir sorumluluk."

Patrik Spongebob’a doğru yaklaştı.
"Sence… korkmalı mıyız?"
Spongebob gülümsedi.
"Korku normaldir Patrik. Ama birlikteyiz. Bu cesur olmamız için yeter."

Patrik gözleri parlayarak başını salladı.
"O zaman cesur olalım!"

Spongebob grup lideri gibi öne geçti ve vadinin alt tarafında açılmış derin bir yarık fark etti. Yarığın içinden karanlık bir ışık titreşiyordu.

Squidward ürperdi.
"Ben buraya adım atmam!"
Spongebob kararlı bir sesle cevap verdi.
"O ışık… mercanların gücünü çalıyor olabilir. Gitmeliyiz."

Patrik eğilip yarığın içine baktı.
"Karanlık ama… bir şey çağırıyor gibi."

Spongebob Patrik’in omzuna dokundu.
"Beraberiz. Adım atıyoruz."

Üçü aynı anda yarığın içine daldı. Mr. Krabs biraz düşündü ama hemen peşlerinden atladı.

İçerisi buz gibi bir karanlıktı. Sanki karanlık, ışığı yutacak kadar güçlüydü. Ama Spongebob’un kalbi güçlüydü. Adımlarını hızlandırdı.

Bir süre sonra karşılarına devasa bir mağara çıktı. Mağaranın ortasında, siyaha yakın bir kristal parlıyordu. Işık değil, gölge yayıyordu. Mercan Vadisi’nin renklerini içine çekiyor gibiydi.

Patrik korkuyla geri çekildi.
"Bu… kötü bir şeye benziyor."

Spongebob ise kararlıydı.
"Ama durdurmak zorundayız."

Tam o sırada karanlığın içinden bir yaratık belirdi. Gözleri gölge gibi, vücudu akıntı gibi dalgalanıyordu.

Yaratık hırıltıyla konuştu:
"Mercanların enerjisi artık benim!"

Spongebob ileri atıldı.
"Hayır! Onlar denizin kalbi! Onları bırakamam!"

Yaratık kahkaha attı.
"Sen kimsin ki? Küçük bir sünger?"

Spongebob derin nefes aldı.
"Ben… arkadaşlarını yalnız bırakmayan biriyim! Ve denizi seviyorum!"

Patrik yanına koştu.
"Biz de yalnız bırakmayız!"
Squidward istemeden de olsa eklendi.
"Galiba… ben de buradayım."

Mr. Krabs hırsla bağırdı.
"Mercanları bırak! Hazine yoksa savaşırım!"

Spongebob yaratığa doğru yaklaşırken kalbi daha da hızlı çarpmaya başladı.
"Mercanların ışığını geri ver!"

Yaratık karanlık bir dalga gönderdi. Spongebob savruldu ama yere düştüğü anda tekrar ayağa kalktı.

Patrik fısıldadı:
"Spongebob… vazgeçme."

Spongebob parlayan bir enerji hissetti. Mercanların sesi… onu çağırıyordu.
"Beni bırakma… ışığımızı geri getir…"

Spongebob gözlerini kapattı ve kalbinin en derin yerinden gelen sevgiyi hissetti. Deniz sevgisi. Arkadaş sevgisi. Birlik duygusu.

Bir anda vücudundan sarı bir ışık yükseldi. Mağara aydınlandı.

Yaratık geri çekildi.
"Bu… bu nasıl mümkün?!"

Spongebob kararlı bir adım attı.
"Işık, karanlıktan güçlü olabilir. Yeter ki içinde sevgi olsun."

Ve o an ışık kristale çarptı. Kristal çatlamaya başladı. İçindeki gölge sönüp kayboldu.

Bir patlama sesiyle kristal tamamen dağıldı.

Yarık yavaşça kapanırken ekibi dışarı iten güçlü bir akıntı oldu. Hepsi kendilerini Mercan Vadisi’nin alt kısmında buldu.

Vadinin renkleri… geri geliyordu.

Turuncu mercanlar ışıldadı, pembe mercanlar dans etti, mavi mercanlar melodik bir şekilde titredi. Bütün vadi yeniden canlanmıştı.

Patrik gözyaşlarını sildi.
"Spongebob… başardın."

Spongebob gülümsedi.
"Hayır… biz başardık."

Squidward bile hafifçe tebessüm etti.
"Sanırım… işte bu… güzel bir şey."

Mr. Krabs bir an derin duygulara kapıldı.
"Mercanlar… hazineden daha değerliymiş galiba."

Spongebob hepsine baktı.
"Bikini Bottom, birlikte olduğumuz sürece güçlü."

Mercanlar son kez parlarken, Spongebob içinden bir fısıltı duydu:
"Teşekkür ederiz, ışığımız oldun."

Spongebob gökyüzüne baktı. Kendini güçlü ve değerli hissetti. Cesaretinin gerçek anlamını anlamıştı.

Ve o gün Bikini Bottom, arkadaşlığın, sevginin ve cesaretin gücünü hiç unutmadı.

Yazıyı Paylaş: