Simpsonlar Masalı

Mine Kaya 116 Okuma Süresi: 6 dk Çocuk Masalları
Simpsonlar Masalı

Springfield gibi renkli bir evrenden bir masal çıkarmak, rüzgârlı bir tepede uçurtma uçurmak kadar keyifli. MasalAbi ile harika bir hikaye sizleri bekliyor!

Springfield sabahına güneş yenice doğmuşken, sarının binbir tonunu taşıyan evlere tatlı bir ışık süzülüyordu. Simpsonlar’ın evi de bu ışığın altında pırıl pırıl parlıyordu; fakat o gün evde herkes tuhaf bir huzursuzluk hissediyordu.

Homer, mutfakta yanık kokan donutunun başında oturuyordu ve yüzünde çocukça bir endişe vardı. Marge, uzun mavi saçlarını toplarken aynaya bakıp garip bir şey fark etti. Saçının ucu… biraz daha soluktu. Normalde dalga dalga parlayan mavi tonu yok olmuş gibiydi.

Homer… Saçıma bir bakar mısın?
Hmm… saçın… şey… daha az mavi gibi. Belki de yeni bir şampuan almanın vakti gelmiştir?
Hayır Homer! Bu başka bir şey. Saç rengim böyle solmaz.

Tam o sırada Bart merdivenlerden kayarak indi. Ama her zamanki yaramaz ifadesi yoktu. Üstelik tişörtü bile solgun görünüyordu.

Anne! Bir şey oluyor. Tişörtüm bile daha az kırmızı. Sanki bütün Springfield soluyor!
Ne? Bu nasıl olabilir?

Lisa ise elinde not defteri, sakin ama yüzünde telaşla mutfağa girdi.

Bilimsel olarak açıklayacak olursak… bilmiyorum! Renklerin hepsi aynı anda solamaz. Bu fizik kurallarına da biyolojiye de aykırı!
Belki de renkleri… biri çalıyordur? dedi Maggie, emziğini çekerek. Kimse konuşamasa da herkes bu küçük cümlenin ağırlığını hissetti.

Ailenin şaşkınlığı büyürken, dışarıdan çığlık sesleri duyuldu. Springfield halkı da aynı şeyi fark etmişti. Evler soluyordu, arabalar soluyordu, hatta gökyüzü bile rengini kaybetmeye başlamıştı.

Simpsonlar dışarı çıktığında, şehrin ortasında toplanmış kalabalığı gördüler. Belediye Başkanı Quimby, yükseltilmiş platformdan halka sesleniyordu.

Sevgili Springfield halkı! Panik yapmayın! Her şey kontrol altında… sanırım.

Kalabalığın önünde Milhouse titreyerek elini kaldırdı.

Sayın başkan… benim gözlüklerim bile daha renksiz! Gözlüklerim! Onlar olmadan ben… ben… sadece Milhouse olurum!

Herkesin içinde derin bir korku büyüyordu. Bu sırada Lisa, yerde küçük bir iz fark etti. Sanki yerde yürüyen birinin ayak izleri vardı ama her adım renkleri emmiş gibi gri bir iz bırakıyordu.

Lisa diz çöktü, izleri inceledi.

Bu normal bir ayak izi değil… Rengi çeken bir enerji izi gibi. Bunu yapan kimse, Springfield’ın renklerini çalıyor.

Bart hemen atıldı.

Yani bir renk hırsızı var! İşte bu benim işim! Ama bir dakika… renksiz bir Springfield’da kaykay bile süremem. Bu ciddi bir durum.

Homer ise kafasını kaşıyarak konuştu.

Belki de bu sadece kötü bir rüyadır? Ben donutumu bitirince uyanırım. Eminim.
Lisa başını salladı.
Hayır baba, bu sefer gerçekten bir şey oluyor.

İzler şehrin dışına doğru gidiyordu ve Simpsonlar kararlı bir şekilde o izleri takip etmeye başladı.

İzler onları Springfield Ormanı’nın içine götürdü. Orman normalde yemyeşildi ama bugün gri bir gölgenin altında kaybolmuş gibiydi. Ağaçlar sanki nefesini tutuyordu.

Bart dikkatle ilerledi.

Burası bir korku filmindeki gibi. Bir şey çıkarsa ilk kaçan ben olurum.
Marge ona sert bir bakış attı.
Hayır Bart. Bu sefer hepimiz birlikteyiz.

Bir süre sonra ormanın içinde küçük bir kulübe gördüler. Kulübenin çatısından duman değil, renklerin buharı gibi gökkuşağı parçacıkları yükseliyordu.

Lisa derin bir nefes aldı.

İşte renk hırsızı burada. Hadi içeri girelim.

Dikkatlice kapıyı açtıklarında içerde yüzü görünmeyen, uzun siyah pelerinli biri vardı. Etrafında kavanozlar dolusu renk vardı. Springfield’ın sarısı, kırmızısı, mavisi… hepsi kavanozlara hapsedilmişti.

Adam döndü ve içten içe çınlayan bir sesle konuştu.

Hoş geldiniz Simpson ailesi. Ben Chromax… Renklerin koruyucusuydum. Ama dünyanız renkleri hoyratça tüketti. Şimdi hepsini geri alıyorum.

Marge öne atıldı.

Bu böyle olamaz! Renkler olmadan hayat olmaz!
Chromax başını eğdi.
Hayat olur. Ama sizin bildiğiniz gibi değil. Renkler olmadan insanlar daha az kavga eder, daha az kıskanır… daha az hata yapar.

Lisa gözleri büyüyerek konuştu.

Bu doğru değil! Duyguların rengi de hayatın parçası! Üzgün olduğumuzda mavidir, mutlu olduğumuzda sarıdır. Renkler olmadan insanlar tam olamaz.

Chromax bir an durdu. Görünüşe göre kararsız kalmıştı.

Bart öne atıldı.

Ayrıca renksiz bir dünyada kaykay da süremeyiz! Bu çok önemli bir bilimsel gerçek!

Homer hafifçe gülümseyerek bir donut çıkardı.

Bak dostum, renkler olmasa bu donut bile iştah açmaz. Buna insanlık dayanamaz.

Chromax istemsizce donutun kokusunu içine çekti. Rengini kaybetmiş olsa da kokusu hâlâ muazzamdı.

Belki… belki de… dedi Chromax.

Chromax, Simpsonlar’a bir test yapmaya karar verdi.

Renkleri geri almak istiyorsanız, duygularınızı bana kanıtlayın. Eğer duygular gerçekten renklerin kaynağıysa… o zaman size inanacağım.

Simpsonlar şaşkınlıkla birbirlerine baktı.

İlk adımı Lisa attı. Elindeki defteri kapatıp kalbinden gelen bir sesle konuştu.

Bilim bile bazen duyguların gücünü açıklayamaz. Ama ben her sabah Springfield sarısı olduğunda kendimi daha umutlu hissediyorum. Renkler sadece görüntü değildir, ruhumuzun yansımasıdır.

Marge devam etti.

Mavi saçlarım bana dinginlik verir. Rengim olmazsa eksik hissederim. Ailemi sevmemin bile rengi var… sarı, mavi, kırmızı… hepsi bir araya gelince sıcak bir ev oluyor.

Bart hafif utanarak iç çekti.

Ben yaramazım ama… kırmızı tişörtüm olmasa kendimi ben gibi hissetmem. O kırmızı bana cesaret veriyor.

Homer ise gözleri dolarak konuştu.

Benim için sarı bir güneş, sarı bir donut, sarı bir aile… hepsi hayat demek. Renkler gitmesin. Onlar olmadan ben… ben olamam.

Maggie sadece elindeki emziği kaldırıp Chromax’a uzattı. Emzik küçük bir pembelik taşımaya başlamıştı… tüm renkler solmuşken onun emziği hâlâ biraz renk barındırıyordu.

Bu küçük çocuk… rengini kaybetmemiş? dedi Chromax.

Lisa gülümsedi.

Çünkü renk dediğin şey umutla başlar. Maggie hâlâ saf bir umut taşıyor. İşte bu yüzden herkesin rengi geri gelmeli.

Chromax’ın gözleri doldu. Bir an pelerinin altından yüzünün gri bir maske gibi parladığı görüldü.

Demek… renkler gerçekten insanların kalbinde yaşıyor. O halde… onları geri vermeliyim.

Chromax elini kaldırdı ve kavanozlardaki tüm renkler gökyüzüne doğru yükseldi. Bir anda gökkuşağı patlaması gibi tüm Springfield’ın üzerini kapladı. Evler yeniden sarardı, gökyüzü maviye döndü, Bart’ın tişörtü eski canlı kırmızısına kavuştu.

Homer sevinçten donutunu havaya attı.

Yaşasın! Dünya yeniden renkli!

Marge gözleri dolarak Chromax’a yaklaştı.

Bize bir ders verdin. Belki biz de dünyayı daha dikkatlice boyamalıyız.

Chromax gülümsedi.

Ben artık renklerin hırsızı değilim. Onların koruyucusu olmaya devam edeceğim… ama bu kez sizinle birlikte.

Ve gökkuşağı rüzgârına dönüşerek kayboldu.

Simpson ailesi eve dönerken Bart başını kaldırıp gökyüzüne baktı.

Biliyor musunuz… renkler geri geldi ama bu macera da ayrı bir renkti.

Lisa hafifçe güldü.

Hayatın en güzel tarafı bu zaten. Her duygu bir renk. Her macera yeni bir ton.

Homer ise ağzında donutla konuştu.

Bundan sonra renkleri daha çok takdir edeceğim… özellikle pembe donut glazing’ini!

Ve Springfield, o günden sonra hiçbir zaman renklerin değerini unutmayan bir şehir oldu.

Yazıyı Paylaş: