Sevimli Panda Masalı
Bir zamanlar, yüksek bambu ormanlarının içinde, kocaman gözlü, yumuşacık tüylü ve kalbi sevgi dolu bir panda yaşarmış. Onun adı Minmin’miş. Minmin, diğer pandalardan farklı olarak çok meraklıymış. Hep sorular sorar, yeni şeyler öğrenmek istermiş. Fakat bazen bu merakı başına iş de açarmış.
Bir gün Minmin, dere kenarında oynarken gökyüzünde parıldayan mavi bir kuş görmüş. Bu kuşun tüyleri adeta gökyüzünden koparılmış yıldızlar gibi ışıldıyormuş. Kuş bir süre havada süzülmüş ve sonra Minmin’in önüne konmuş.
Minmin: “Vay canına! Senin gibi güzel bir kuşu daha önce hiç görmedim. Adın ne?”
Mavi Kuş: “Benim adım Luma. Gökyüzünden gelen bir yolcuyum.”
Minmin: “Gökyüzünden mi? Yani bulutların ötesinden mi geliyorsun? Orada neler var? Bana anlatır mısın?”
Luma: “Orada hayal edebileceğinden çok daha güzel yerler var. Ama asıl önemli olan, kalbinin götürdüğü yerleri keşfetmen.”
Minmin’in gözleri heyecanla parlamış. Kalbi hızla çarpmaya başlamış.
Minmin: “Ben de keşfetmek istiyorum! Ama bambu ormanından hiç çıkmadım ki… Peki, nereye gitmeliyim?”
Luma: “Bir kalbin var, Minmin. O sana yol gösterecek. Cesaretini topla ve ormanın ötesine bak. Belki de aradığını orada bulacaksın.”
Minmin biraz korkmuş. Ormanın dışı onun için bilinmezmiş. Ama içinde büyüyen merak ve heyecan, korkusunu yavaş yavaş bastırmaya başlamış.
Ertesi sabah Minmin, biraz bambu kemirip çantasına birkaç dal koymuş ve yola çıkmış. Uzun süre yürüdükten sonra karşısına sevimli bir sincap çıkmış.
Sincap: “Hey kocaman panda! Nereye gidiyorsun böyle yalnız başına?”
Minmin: “Ben, ormanın ötesine gitmek istiyorum. Yeni şeyler görmek, öğrenmek istiyorum.”
Sincap: “Hmm… Ormanın ötesi tehlikelidir. Ama aynı zamanda çok da güzeldir. Cesaretin var gibi görünüyor. İstersen sana eşlik edebilirim.”
Minmin: “Gerçekten mi? Çok sevinirim! Yalnız kalmaktan biraz korkuyordum.”
Sincap gülümseyerek Minmin’in omzuna zıplamış. Böylece Minmin’in ilk yol arkadaşı olmuş.
Birlikte ilerlerken ormanın derinliklerinden bir ağlama sesi duymuşlar. Sesin geldiği yere gittiklerinde küçük bir ceylanın ağladığını görmüşler.
Minmin: “Ne oldu küçük ceylan? Neden ağlıyorsun?”
Ceylan: “Annemle birlikteydim ama sonra kayboldum. Yolu bulamıyorum.”
Minmin’in kalbi sızlamış. O anda annesini hatırlamış ve gözleri nemlenmiş.
Minmin: “Merak etme, seni annene kavuşturacağız. Söz veriyorum!”
Sincap da hemen eklemiş:
Sincap: “Evet! Üç kafadar bir arada her şeyi başarırız!”
Böylece küçük ceylan da Minmin ve sincabın yol arkadaşlarına katılmış.
Bir süre sonra karşılarına kocaman bir mağara çıkmış. Ceylan annesinin mağaranın diğer tarafında olduğunu hatırlamış. Fakat mağara karanlık ve korkutucuymuş.
Ceylan: “Ben… ben çok korkuyorum. İçerisi çok karanlık.”
Minmin: “Ben de korkuyorum ama senin annen orada olabilir. Cesaretimizi toplayalım.”
Sincap: “Bana güvenin! Ben küçüğüm, hızlıyım. Önce ben bakarım.”
Üçü birlikte mağaraya girmiş. İçeride uğultular, damlayan suların sesi ve yankılar kalplerini daha hızlı çarptırmış. Ama Minmin, arkadaşlarının elini bırakmamış.
Minmin: “Korkma ceylan. Buradayım. Hep yanındayım.”
Bu sözler ceylanı sakinleştirmiş. Sonunda mağaranın öbür ucuna ulaşmışlar. Ve orada, ceylanın annesi onları bekliyormuş.
Ceylan: “Anneee!”
Anne ceylan yavrusuna sarılmış. Gözlerinden sevinç gözyaşları süzülmüş.
Anne Ceylan: “Onu bana getirdiğiniz için teşekkür ederim. Cesaretiniz olmasa yavrumu bulamazdım.”
Minmin çok mutlu olmuş. İçindeki sevgi, yüreğini daha da büyütmüş.
Tam ayrılmak üzereyken gökyüzü kararmış. Rüzgar uğuldamaya, yağmur bardaktan boşanırcasına yağmaya başlamış.
Sincap: “Aman Tanrım! Çok büyük bir fırtına geliyor!”
Minmin: “Hemen sığınacak bir yer bulmalıyız!”
Fırtına o kadar güçlüymüş ki ağaç dalları kırılıyor, şimşekler gökyüzünü aydınlatıyormuş. Minmin bütün cesaretiyle arkadaşlarını korumaya çalışmış.
Minmin: “Yanımdan ayrılmayın! Ne olursa olsun birbirimizi bırakmayacağız!”
Küçük ceylan korkudan titremiş ama Minmin’in sözleri ona güç vermiş. Hep birlikte büyük bir kayanın altına sığınıp fırtınanın dinmesini beklemişler.
Fırtına sonunda dinince gökyüzünde rengarenk bir gökkuşağı belirmiş. O sırada mavi kuş Luma yeniden çıkagelmiş.
Luma: “Minmin… görüyorum ki kalbini dinlemiş ve yolculuğa çıkmışsın.”
Minmin: “Evet, ama yalnız değildim. Yeni arkadaşlar edindim. Birlikte korkularımızı yendik.”
Luma: “İşte asıl öğrenmen gereken buydu. Cesaret tek başına güçlü olmak değil, yanında sevdiklerin varken kalbini açabilmektir.”
Minmin, kalbinin derinliklerinde bir şeyin değiştiğini hissetmiş. Artık sadece meraklı bir panda değil, aynı zamanda güçlü, cesur ve sevgi dolu bir yol arkadaşıymış.
Sincap: “Peki, şimdi ne yapacağız?”
Minmin: “Şimdi… maceramız bitmedi. Daha keşfedecek çok şey var. Ama en önemlisi, birlikte olduğumuz sürece hiçbir şeyden korkmayacağız.”
Ceylan sevinçle zıplamış:
Ceylan: “Evet! Birlikte daha da güçlüyüz!”
Luma kanatlarını açmış ve gökyüzüne yükselmiş. Arkasında parlayan yıldız tozları bırakmış.
O günden sonra Minmin ve arkadaşları, ormanın ötesini keşfetmeye devam etmiş. Her yeni macerada daha çok şey öğrenmişler, daha çok sevgi paylaşmışlar. Ve Minmin artık biliyormuş: Kalbini dinlediğinde, dünyanın en güzel hazinesi olan dostluğu bulabilirmiş.