Kurşun Asker Masalı

Mine Kaya 294 Okuma Süresi: 4 dk Çocuk Masalları
Kurşun Asker Masalı

Bir zamanlar, küçük bir atölyede yaşayan minik kurşun askerler vardı. Hepsi aynı şekilde dökülmüş, kalkanlarını ve tüfeklerini gururla taşıyorlardı. Ama içlerinden biri biraz farklıydı. O, tek bacağı olmayan bir kurşun askerdi. Kalıptaki eksiklik yüzünden, diğerleri gibi dimdik iki ayağı yoktu. Fakat bu, onun cesaretinden hiçbir şey eksiltmemişti.

Kurşun asker, her sabah güne çocukların kahkahalarıyla uyanır, onların oyunlarına tanıklık ederdi. Çocuklardan biri, ona özel bir şekilde bakardı; çünkü tek bacaklı olmasına rağmen ayakta durmakta gösterdiği kararlılık herkesi etkilerdi.

Bir gün asker, pencerenin kenarında duran kâğıttan yapılmış narin bir balerini gördü. Kolları yukarı kalkmış, tek ayağı üzerinde zarif bir şekilde duruyordu. Sanki askerle aynı kaderi paylaşıyordu. Onu gören asker içinden şöyle dedi:
“Bu balerin bana benziyor. O da tek ayağının üzerinde dimdik duruyor. Belki de kalbimiz aynı ritimde atıyor.”

“Merhaba, küçük asker,” dedi balerin, nazik bir sesle.
“Senin bakışların bana cesaret veriyor. Hep böyle güçlü mü durursun?”

Asker biraz utandı ama cesur görünmeye çalıştı.
“Benim için ayakta durmak, nefes almak kadar önemli. Tek bacağım olabilir ama kalbim sağlam. Sen de çok zarif görünüyorsun.”

Balerin gözlerini yere indirdi, hafifçe gülümsedi.
“Zarif olduğumu söylüyorsun, ama aslında kâğıttanım. Bir damla suya bile dayanamam. Sen ise kurşundan yapılmışsın, sağlam ve dayanıklısın. Senin yanında ben çok kırılganım.”

“Kırılgan olmak kötü değildir,” dedi asker. “Kalbin güzelse, en sağlam zırh odur.”

Fakat bu dostane konuşmayı diğer oyuncaklar fark etmişti. Özellikle tahta bir palyaço, asker ile balerinin yakınlaşmasını kıskanıyordu. Palyaço, askerle alay ederek dedi ki:
“Hey tek bacaklı! Sen mi balerine göz dikiyorsun? Senin gibi topal bir asker onun yanında ne yapabilir ki?”

Asker, palyaçonun sözlerine hiç aldırmadı. Dimdik durdu.
“Benim kalbim sağlam. Ve balerini seviyorsam, bu kimseyi ilgilendirmez.”

Palyaço öfkeyle bağırdı:
“Göreceğiz bakalım, senin cesaretin seni nereye kadar götürecek!”

Bir sabah, çocuklardan biri kurşun askeri alıp pencere kenarına koydu. Fakat bir rüzgâr esti ve asker aşağıya düştü. Beton zemine çarptı ama yine de dimdik durmayı başardı. O sırada yanından geçen iki çocuk askeri fark etti.

“Hey, bak ne buldum! Tek bacaklı bir asker!” dedi biri.
“Hadi onu suya bırakalım, yüzebilecek mi bakalım,” dedi diğeri.

Çocuklar askeri alıp yan taraftaki dereye götürdü. Küçük bir kâğıt kayığın içine koydular ve suya bıraktılar. Asker, dalgaların arasında savrulurken kendi kendine mırıldandı:
“Ne olursa olsun, balerini bir gün tekrar göreceğim. Kalbim bana yol gösterecek.”

Kayık ilerlerken karanlık bir tünele girdi. Tünelde yaşayan kocaman bir fare, askerle alay etti:
“Sen de kimsin? Buradan geçmek için bana vergi ödemen gerek!”

Asker hiç korkmadı.
“Ben bir askerim. Ne vergi öderim ne de geri çekilirim. Geçeceğim yolumdan.”

Fare hırladı ama kayık akıntıyla hızla ilerleyip gözden kayboldu.

Kayık daha sonra büyük bir şelaleden düştü. Asker suyun içinde çırpınırken bir balık onu yuttu. Karanlık, ıslak bir yerdeydi. Ama asker yine de vazgeçmedi.
“Ne olursa olsun, dimdik duracağım. Balerin beni bekliyor.”

Günler sonra bir balıkçı o balığı yakaladı ve evine götürdü. Balığın karnını yardığında içinden kurşun asker çıktı. Tesadüf bu ya, balıkçının karısı o askeri balerinin olduğu eve götürdü!

Asker, tekrar odadaki yerine konulduğunda balerin gözyaşlarını tutamadı.
“Sana bir şey oldu sandım! Geri döndün, çok şükür.”
“Benim kalbim sana bağlıydı. Düştüm, sürüklendim, yutuldum ama dimdik kaldım. Çünkü senin ışığını hiç kaybetmedim.”

Fakat palyaço tekrar ortaya çıktı.
“Şanslı çıktın tek bacaklı! Ama seni sonsuza kadar yanında tutmasına izin vermeyeceğim!” diye bağırdı.

Tam o sırada çocuklardan biri askeri alıp sobanın içine attı.

Alevler asker için dayanılmazdı ama gözlerini balerinden ayırmadı. Balerin de dayanamayıp rüzgârla birlikte sobanın içine atıldı.

“Sana geliyorum!” diye fısıldadı balerin.
“Hayır! Sen yanmamalısın!” dedi asker, ama artık çok geçti.

İkisi de ateşin içinde birbirine sarıldı. Askerin tek bacağı, balerinin narin kanatlarıyla birleşti. Birlikte küle dönüştüler.

Sabah olduğunda sobanın içinde sadece küçük kalp şeklinde erimiş bir kurşun parçası ve balerinin kömürleşmiş kurdelesi vardı.

Çocuklar bu görüntüyü gördüklerinde şaşırdılar. Ama kimse onların arasında nasıl büyük bir aşk, nasıl büyük bir cesaret olduğunu bilmiyordu.

Yazıyı Paylaş: