Karbeyaz ile Kırmızıgül Masalı
Bir zamanlar, yüksek dağların eteklerinde küçük bir köy vardı. Bu köyün en güzel evlerinden birinde, iki kız kardeş yaşardı: Karbeyaz ve Kırmızı Gül. İsimlerini anneleri vermişti; çünkü biri kar gibi bembeyaz tenliydi, diğeri ise kırmızı gül yaprakları gibi canlı ve neşeliydi.
Karbeyaz sakin, sessiz ve düşünceliydi. Kitap okumayı, çiçeklere su vermeyi severdi.
Kırmızı Gül ise kıpır kıpırdı, oyunlar oynar, şarkılar söylerdi. İkisi birbirini çok sever, hiç ayrılmazdı.
Bir kış günü, kar fırtınası tüm köyü kaplamıştı. Kardeşler, şöminenin başında oturmuş, annelerinin yaptığı sıcak ballı sütü içiyorlardı. Tam o sırada kapı üç kez çaldı: tak tak tak!
— Kırmızı Gül: "Bu havada kim gelir ki? Belki komşu Ayşe Teyze’nin odunu bitti."
— Karbeyaz: "Açalım, belki yardıma ihtiyacı vardır."
Kapıyı açtıklarında karşılarında kocaman, tüylü bir ayı gördüler. Ayının burnunda kar taneleri, gözlerinde yorgun bir ifade vardı.
— Ayı: "Üzgünüm... Fırtına çıktı, ormanda barınağımı bulamadım. Bir gece için evinize sığınabilir miyim?"
— Kırmızı Gül: "Ayyy! Kocaman bir ayı!"
— Karbeyaz: "Ama gözlerine bak... Kötü niyetli değil."
— Ayı: "Söz veriyorum size zarar vermem. Yalnızca sıcak bir köşe isterim."
Annesi de onların arkasından geldi. Kadın bilgeydi, hayvanlardan hiç korkmazdı.
— Anne: "Korkmayın kızlar. Doğada yaşayan her canlının zor günleri olur. Gel ayıcık, şömine yanında ısın."
Ayı minnetle içeri girdi. Karbeyaz battaniye getirdi, Kırmızı Gül ona bal kavanozu uzattı. Ayı mutlulukla yedi.
— Ayı: "Teşekkür ederim. Uzun zamandır bu kadar iyi insanlar görmemiştim."
— Kırmızı Gül: "Senin kocaman pençelerin var, ama kalbin de kocaman olmalı."
— Ayı (gülümseyerek): "Bazen görünüş aldatıcıdır küçük kız."
O geceden sonra ayı, her gün onların yanına uğramaya başladı. Kızlar onu çok sevdi. Baharda beraber çiçek topladılar, yazın dere kenarında suya taş attılar. Ayı onları hep korur, kötü hayvanlar yaklaşınca kükreyerek uzaklaştırırdı.
Bir gün yaz sıcağında, Karbeyaz bahçede çamaşır asarken bir cıyaklama duydu. Küçük bir serçe dallara takılmıştı.
— Karbeyaz: "Ah zavallı kuş, kanadı sıkışmış!"
— Ayı: "Dur, pençelerimle nazikçe çıkarırım."
Ayı serçeyi kurtardı. Serçe titrek sesiyle teşekkür etti:
— Serçe: "Borcumu ödemeliyim, bir gün ihtiyacınız olursa size yardım edeceğim!"
Kırmızı Gül kahkahalar attı:
— Kırmızı Gül: "Küçücük bir kuş, bize nasıl yardım edecekmiş? Ama olsun, söz vermek güzeldir."
Aylar geçti, günlerden bir gün ormana gezmeye gittiler. Çiçekler arasında dolaşıyorlardı ki karşılarına garip bir cüce çıktı. Cüce öyle huysuzdu ki sakalı yerlere kadar uzuyordu. Sakalının ucu dikenlere takılmıştı.
— Cüce (bağırarak): "Hey siz! Bana yardım edin, yoksa bedduamı alırsınız!"
— Kırmızı Gül: "Bu nasıl konuşmak öyle? İstersen yardım ederiz."
— Cüce: "Çabuk olun, yoksa sakalım kopacak!"
Ayı sabırla sakalı kurtardı. Ama cüce teşekkür etmedi.
— Cüce: "Ne bakıyorsunuz öyle? Aptal çocuklar!"
Kırmızı Gül kızdı:
— Kırmızı Gül: "Sen ne huysuzsun! Biz sana iyilik yaptık."
— Cüce: "Siz de kimin yardımını istediğimi sanıyorsunuz? Defolun karşımdan!"
Kızlar üzülerek uzaklaştılar. Ayı onlara teselli verdi:
— Ayı: "Kötü kalpli insanlar iyiliği hak etmeseler de siz yine de iyilik yapın. Çünkü bu sizi daha güzel kılar."
Bir gün yine aynı cüceyle karşılaştılar. Bu kez nehir kenarında oltasını suya atmış, yakaladığı balıkları çuvalına dolduruyordu. Ama oltası taşa takılmış, çıkaramıyordu.
— Cüce: "Çabuk yardım edin bana!"
— Karbeyaz: "Peki..."
Ayı oltayı çekip çıkardı. Cüce yine teşekkür etmedi, hatta öfkeyle söylendi:
— Cüce: "Kocaman bir ayısın ama aklın bir fare kadar bile yok!"
Ayı derin bir nefes aldı, sabrını korudu. Kızlar şaşkındı.
Sonbaharda bir gün, kızlar ormanda çilek topluyordu. Cüceyi yine gördüler. Bu kez yanında bir çuval dolusu altın vardı. Ama altın çuvalını sürüklerken bir kurt aniden ortaya çıktı. Kurt hırlayıp çuvala atladı.
Cüce korkudan bağırdı:
— Cüce: "Kurt beni yiyecek! Yardım edin!"
Karbeyaz ve Kırmızı Gül çok korktular. Ama ayı birden kükreyerek kurdun önüne dikildi. Kurt kaçıp gitti.
Cüce çuvalını kucakladı, ama yine teşekkür etmedi:
— Cüce: "Sizin yüzünüzden az daha ölüyordum!"
Kırmızı Gül dayanamadı:
— Kırmızı Gül: "Artık yeter! Biz sana kaç kere yardım ettik, ama sen hiç teşekkür etmedin. Böyle insanlar mutlu olamaz!"
Cüce sinirle ayağını yere vurdu. Tam o sırada bir ışık huzmesi yükseldi. Kızlar ve ayı şaşkınlıkla baktılar. Çünkü cücenin sakalı kısaldı, bedeni küçüldü ve bir anda kayboldu!
Yerinde yalnızca birkaç altın kaldı.
— Karbeyaz: "Ne oldu ona?"
— Ayı: "O bir büyücünün lanetine uğramıştı. İyiliği hiç bilmediği için sonunda kendi hırsı onu yok etti."
Tam o anda ayının gözlerinde garip bir ışık belirdi. Kızların gözleri kamaştı. Bir anda ayının postu dökülmeye başladı! Karşılarında yakışıklı bir prens belirdi.
— Kırmızı Gül: "Bu... bu nasıl olur?"
— Prens (gülümseyerek): "Ben aslında bir prensesin lanetine uğramış prensim. Yalnızca saf kalpli insanların dostluğu ve iyiliği bu laneti bozabilirdi. Siz bana güvenip dost oldunuz."
— Karbeyaz: "Demek o yüzden yanımıza geldin..."
— Prens: "Evet. Siz bana kalbinizin güzelliğini gösterdiniz. Artık özgürüm."
Kızlar sevinçle sarıldılar. Prens, onlara teşekkür etti ve köylerine giderek halkı korumaya söz verdi. Karbeyaz ile Prens zamanla birbirlerine aşık oldular. Kırmızı Gül ise her zaman yanlarında oldu, onların en yakın dostu olarak mutlu bir hayat sürdü.
Serçe bile bir gün gelip pencerelerine kondu ve öttü:
— Serçe: "Sözümü tutmaya geldim! Size mutluluk getirdim!"
Ve gerçekten de o evden kahkahalar eksik olmadı.