Heybetli Kartal Masalı
Uzak diyarların yüksek dağlarının doruklarında, gökyüzüne meydan okuyan bir kartal yaşarmış. Kanatları o kadar geniş, gözleri o kadar keskinmiş ki insanlar ona “Heybetli Kartal” dermiş. Onu görenler hem hayran kalır hem de biraz korkarmış, çünkü hem özgürlüğün hem de gücün simgesiymiş.
Günün birinde vadinin aşağısında yaşayan küçük bir çocuk, annesine seslenmiş:
— Anne! Bugün yine Heybetli Kartal’ı gördüm! Güneşi kapatacak kadar büyük kanatlarını açtı. Sence ben de bir gün onun gibi yükseklere uçabilir miyim?
Annesi gülümseyerek çocuğun saçlarını okşamış.
— Her insanın uçmak için kanatları olmaz evladım, ama kalbinde cesaret ve aklında umut olursa, o da kanat gibidir.
Çocuk kararlıymış. O kartalla konuşmak istiyor, ondan öğrenmek istiyormuş. Günlerce dağa tırmanmış, dikenli yolları geçmiş, kayalardan düşe kalka ilerlemiş. Nihayet bir sabah, sisler içinde devasa bir kayanın üstünde parlayan gözlerle Heybetli Kartal’ı görmüş.
Çocuk ürkek bir sesle seslenmiş:
— Kartal! Heybetli Kartal! Seninle konuşabilir miyim?
Kartal ağır adımlarla gagasını çocuğa çevirmiş. Sesi gök gürültüsü gibiymiş:
— İnsan yavrusu… Cesaretine şaştım! Çokları beni uzaktan seyreder ama yanıma yaklaşmaya kimse cüret edemez. Neden buradasın?
Çocuk ellerini yumruk yapıp cesaret toplamış.
— Ben de senin gibi gökyüzünü görmek, özgürce uçmak istiyorum! Bana nasıl güçlü olacağımı öğretir misin?
Kartal koca kanatlarını açıp havaya kaldırmış, dağdan esen rüzgâr kanatlarının altına dolmuş.
— Güç, sadece kaslarda değil; sabırda, kararlılıkta ve kalpte gizlidir. Ama önce bana şunu söyle; neden uçmak istiyorsun?
Çocuk biraz düşünmüş, sonra gözleri parlamış:
— Çünkü insanlar bazen küçücük dünyalarına sıkışıyor. Ben gökyüzünden dünyayı görmek, hem dağları hem denizleri izlemek istiyorum. Belki insanlara yeni umutlar taşıyabilirim.
Heybetli Kartal başını eğmiş, çocukta samimi bir parıltı görmüş.
— Senin içinde cesur bir kalp var. O halde benimle gel. Fakat bil ki bu kolay olmayacak. Rüzgâr serttir, bulutlar soğuktur, gök bazen karanlık olur. Dayanamazsan yere çakılırsın.
Çocuk hiç tereddüt etmeden cevap vermiş:
— Korkmuyorum. Denemek istiyorum.
Böylece macera başlamış. Kartal onu sırtına almış ve bir anda göğe yükselmiş. Çocuk aşağıya bakınca köyü, ormanları ve nehirleri minicik görmüş.
— Vay! Bu harika! diye bağırmış.
— Sessiz ol küçük insan. demiş kartal. Henüz gökyüzünün sınavları başlamadı.
Bir süre sonra sert rüzgâr çıkmış. Çocuk gözlerini kapamış, korkuyla kartala sarılmış.
— Düşeceğiz!
— Korkunu yeneceksin! diye gürlemiş kartal. Gökyüzü cesurları sever. Eğer korkuya teslim olursan, özgürlük seni terk eder.
Çocuk derin bir nefes almış, gözlerini açmış. “Evet” demiş içinden, “Ben korkumu yenmeliyim.”
Biraz daha uçtuktan sonra gök gürlemiş, şimşekler çakmış. Çocuk ürkekçe sormuş:
— Kartal, gök böyle öfkelendiğinde sen hiç korkmaz mısın?
— Korku, kalbin kapısına çalar. Ama içeri almazsan sana zarar veremez. Ben her şimşeği bir davul sesi gibi duyarım; bana cesaret verir.
Çocuk bunu duyunca kalbi ısınmış.
Uçuşları boyunca kartal ona birçok ders vermiş:
— Gözlerinle uzağı görmeyi öğren, ama kulaklarınla yakındakini de dinlemeyi unutma.
— Güçlü olmak, başkalarını ezmek değil; onları koruyabilmektir.
— Gerçek özgürlük, kalbin zincirlerinden kurtulmakla başlar.
Günler böyle geçmiş. Çocuk her gün biraz daha korkusunu yenmiş, biraz daha cesur olmuş.
Bir gün köylerine büyük bir fırtına inmiş. Çocuk vadinin üstünde kartalla birlikte süzülürken köyün evlerinin yıkılmak üzere olduğunu görmüş. Köylüler panik içindeymiş.
Çocuk bağırmış:
— Kartal! Onlara yardım etmeliyiz!
— Benim gücüm gökyüzünde. Ama sen onlara umut taşıyabilirsin. İn aşağı, onların yanında ol. Çünkü bazen bir insanın sözü, bir kartalın kanadından daha güçlüdür.
Çocuk yere inmiş, köylülere seslenmiş:
— Korkmayın! Hep birlikte dayanırsak bu fırtına geçer. Çatılarınızı güçlendirin, birbirinize sarılın!
Köylüler onun cesaretinden etkilenmiş. Birlikte çalışarak zararları en aza indirmişler. Fırtına dindiğinde, gökyüzünde Heybetli Kartal süzülmüş. Güneş bulutların ardından çıkmış.
Köylüler hayranlıkla kartala bakmış, ama çocuk artık biliyormuş:
— Asıl güç gökyüzünde değil, kalbin derinliklerindeymiş.
Kartal son kez süzülerek çocuğun önüne konmuş.
— Küçük insan, sen artık korkularını yendin. Kalbindeki cesaret seni kanatlandırdı. Bundan sonra bana ihtiyacın yok.
Çocuk gözleri dolarak cevap vermiş:
— Ama seni özleyeceğim.
— Her göğe baktığında ben oradayım. Rüzgârda sesimi duyacaksın.
Ve Heybetli Kartal kanatlarını açıp göğe yükselmiş, bulutların ardında kaybolmuş.
O günden sonra köyde herkes çocuğa “Küçük Kartal” demiş. Çünkü o, artık sadece bir çocuk değil; kalbinde özgürlüğün ve cesaretin kanatlarını taşıyan bir insandı.