Geyik Masalı
Bir varmış, bir yokmuş… Masmavi gökyüzünün altında, yemyeşil ormanların arasında, kuşların şarkı söylediği, çiçeklerin dans ettiği büyülü bir ormanda küçük bir geyik yaşarmış. Adı Mino’ymuş. Ama herkes ona "Tırsak Geyik" dermiş. Çünkü en ufak bir çıtırtıda bile ürker, rüzgarın sesiyle saklanacak bir çukur ararmış.
Mino aslında çok tatlı, sevecen ve kibar bir geyikmiş. Ama cesur olmak onun için dünyanın en zor şeyiymiş. Diğer orman hayvanları ağaçların arasında yarış yaparken, Mino hep kenarda dururmuş.
Bir gün, ormanın ortasında büyük bir toplantı yapılmış. Bilge Baykuş, ağaçların en yükseğine konmuş ve sesiyle tüm ormana seslenmiş:
"Sevgili orman dostlarım! Bu gece, Ayışığı Festivali yapılacak! Herkes en güzel yeteneğini sergileyecek!"
Hayvanlar sevinçle bağırışmış. Tavşanlar zıplamış, sincaplar dönmüş, kurbağalar vıraklamış. Ama Mino’nun gözleri büyümüş.
"A-Ayışığı Festivali mi?!" demiş kendi kendine. "Ben… ben ne yapacağım? Neyim var ki benim?"
O sırada yakın arkadaşı olan Cesur Tilki yaklaşmış.
"Hey Mino! Heyecanlı mısın? Ne göstereceksin bu gece?"
Mino kulaklarını düşürmüş, başını eğmiş.
"Ben… şey… belki gelmem. Kalbim küt küt atıyor şimdiden. Herkesin önünde bir şey yapamam."
Cesur Tilki gözlerini devirmiş.
"Aman Mino, hep aynı şey. Korkma! Herkes seni seviyor. Belki bir şarkı söylersin? Ya da şiir okursun!"
Mino hızlıca başını sallamış.
"Hayır hayır hayır! Yapamam! Söz verirken bile dilim tutuluyor. Ya gülüp geçerlerse? Ya ayağım kayarsa?"
O sırada tavşan kardeşler de gelmiş.
"Minooooo!" demişler bir ağızdan. "Bu gece yıldızlar kadar parlamalıyız! Sen de bizimle dans et! Hadi ama!"
"Te-teşekkür ederim ama... ben sadece izlerim." demiş Mino sessizce.
Herkes hazırlık yaparken, Mino ormanın en sessiz köşesine gitmiş. Ayın ışığı ağaçların arasından sızarken, kalbindeki korkular gözyaşlarına dönüşmüş.
"Keşke biraz daha cesur olsaydım…" diye fısıldamış.
Tam o sırada, yaprakların hışırtısıyla birlikte yaşlı bir kaplumbağa çıkagelmiş. Kabukları yosun tutmuş, gözlerinde bilgelik parıldıyormuş.
"Neden ağlıyorsun evlat?" demiş yavaşça.
Mino hemen silmiş gözlerini.
"Ben… sadece korkuyorum. Herkes yetenekli, herkes cesur. Ben ise sadece… tırsak bir geyim."
Kaplumbağa gülümsemiş.
"Cesaret, korkmamak değildir evlat. Cesaret, korkarken bile bir adım atmaktır. Sen hiç kendi içindeki gücü dinledin mi?"
Mino göz kırpmış.
"İçimde bir güç mü var? Ama ben sadece… kaçmayı iyi biliyorum."
Kaplumbağa başını sallamış.
"Bazen kaçmak da bir bilgidir. Ama seni durduran şey, dış dünya değil, kendi düşüncelerin. Haydi, gözlerini kapat. Kalbini dinle. Neyi severdin çocukken?"
Mino yavaşça gözlerini kapatmış. İçinde bir sıcaklık hissetmiş. Birden aklına küçükken yıldızlara bakıp hikâyeler uydurduğu anlar gelmiş. Rüzgarla fısıldaşırken anlattığı küçük masallar…
"Ben… ben hikâye anlatmayı severdim!" demiş heyecanla.
Kaplumbağa gülümsemiş.
"İşte bu! Belki bu gece, Ayışığı Festivali’nde kendi masalını anlatırsın?"
Mino’nun gözleri parlamış, ama sonra tekrar sönmüş.
"Ama… ya kimse dinlemezse? Ya sesim titrerse?"
Kaplumbağa omzuna dokunmuş.
"O zaman da anlatacak bir masalın olduğunu bilirsin. Ve bu, seni gerçek kılar. Cesaret, kusursuz olmak değil, kalpten gelendir."
O gece geldiğinde, orman ışıl ışıl olmuş. Hayvanlar bir araya toplanmış. Tavşanlar dans etmiş, sincaplar şarkılar söylemiş. Herkes sırasını almış. Sıra Mino’ya geldiğinde, sessizlik çökmüş.
Mino, kalbi küt küt atarak sahneye yürümüş. Herkesin gözleri onun üzerindeymiş. Bacakları titriyor, kulakları ateş gibi yanıyormuş. Ama sonra derin bir nefes almış, gözlerini kapatmış.
Ve anlatmaya başlamış.
"Bir zamanlar, korkmayı bilen küçük bir geyik varmış. Her çıtırtıdan ürker, her gölgeden kaçarmış. Ama kalbinde sakladığı bir şey varmış: Masallar. Rüzgarla konuşur, yıldızlara fısıldarmış… Ve bir gün, cesur olmanın ne olduğunu öğrenmiş. Cesaret, korkmamaktan değil, korkarken bile anlatmaktan geçermiş."
Orman sessizce onu dinlemiş. Sonra yavaşça alkışlar başlamış. Önce küçük, sonra kocaman… Ay ışığı Mino’nun gözlerine vururken, herkes ayağa kalkmış.
"Bravo Mino!"
"Ne güzel anlattın!"
"Senin içindeki güç buymuş demek!"
Cesur Tilki gözleri dolu dolu yanına gelmiş.
"Dostum… sen bu gece hepimizden cesurdun."
Tavşanlar zıplamış.
"Yeni bir masal daha isteriz!"
Kaplumbağa uzaktan gülümseyerek göz kırpmış.
O andan sonra Mino’ya artık kimse “Tırsak Geyik” dememiş. Onun adı artık Masal Geyiği olmuş. Ve ne zaman bir orman canlısı korksa, Mino onlara masallar anlatmış. Masalların gücüyle, herkesin içindeki cesareti ortaya çıkarmış.
Ve unutma küçük okur…
Cesaret, kalbinde bir kıvılcımdır.
Sen yeter ki fısılda… o kocaman bir yıldız olur.