Cömert Tavşan Masalı
Sabah güneşi, ormanın üzerinde altın bir perde gibi parlıyordu. Çiçeklerin üzerine düşen damlalar minik kristaller gibi ışıldıyor, kuşlar dalların arasında neşeyle cıvıldıyordu. Bu ormanın en sevimli, en enerjik canlısı ise hiç kuşkusuz Tavşancık’tı. Onu herkes “Cömert Tavşan” olarak tanırdı çünkü elindekini paylaşmadan rahat edemezdi.
Bir sabah Tavşancık, evinin önündeki havuç tarlasını kontrol ederken mırıldandı:
— “Bu sene havuçlar eskisinden de güzel olmuş! Herkesle paylaşmalıyım.”
Karnını doyurduktan sonra sepetini aldı, en taze havuçları özenle yerleştirdi. Komşularına doğru yola çıktı. Önce sincabın evine uğradı.
— “Günaydın Sincap! Sana mis gibi taze havuç getirdim.”
Sincap şaşkınlıkla sepetin içine baktı.
— “Aaa, ne güzel! Ama tavşan, senin kış için biriktirmen gerekmiyor mu?”
— “Gerekiyor ama paylaşınca kalbim ısınıyor. Isınan kalp, en soğuk kışta bile üşümez.” dedi Tavşancık gülümseyerek.
Sincap havuçlardan birini aldı, teşekkür edip sarıldı. Tavşancık oradan ayrılıp kuşlara doğru gitti.
— “Kuşcuklar! Size de getirdim, kemiremezsiniz ama köklerini kurutup yuvalarınızı süsleyebilirsiniz.”
Kuşlar cıvıldaştı, biri gagasıyla havucu aldı.
— “Ne tatlısın Tavşancık, hep başkalarını düşünüyorsun.”
O sırada ormanın derinliklerinden hüzünlü bir mırıldanma geldi. Tavşancık kulaklarını dikti.
— “Bu ses kimden geliyor acaba?” diye düşündü.
Sesi takip etti, sonunda küçük bir kirpinin taşların arasında oturduğunu gördü. Kirpinin yanaklarından yaşlar süzülüyordu.
— “Kirpi? Ne oldu sana?”
Kirpi hıçkırıklarla cevap verdi:
— “Yuvamı dün gece fırtına yıktı. Geceden beri yiyecek bulamadım.”
Tavşancık hiç düşünmeden sepetini uzattı.
— “Al, bütün havuçlar senin olsun!”
Kirpi gözlerine inanamadı.
— “Ama… bu kadar çok! Ben hepsini yiyemem.”
— “O zaman birlikte yeriz. Hem dostluk da böyle bir şey değil mi?”
Kirpi utangaçça gülümsedi. O an, ormanın sessizliğini yumuşak bir rüzgar sardı. Yapraklar fısıldar gibi konuştu sanki: “Cömertlik güzeldir…”
Ertesi gün ormanda dedikodu başlamıştı. Karga, tavşanı uzaktan izliyor ve mırıldanıyordu.
— “Paylaşmakmış! Ben olsam o havuçları biriktirir, kış boyunca krallar gibi yaşardım.”
Karga kurnazca bir plan yaptı. Gece herkes uyurken Tavşancık’ın evine uçtu, tarladaki havuçları toplamaya başladı. Ancak birden ay ışığı bulutların arasından sıyrıldı, gökyüzü aydınlandı. Tavşancık uykusundan uyandı ve dışarı çıktı.
— “Kim var orada?”
Karga panikle havuçları düşürdü.
— “Şey... ben, Karga. Sadece... sadece denetliyordum.”
Tavşancık başını yana eğip gülümsedi.
— “Karga, dürüst ol. Havuçları mı alıyordun?”
— “Evet ama... kış geliyor ve ben yiyecek bulamıyorum.” dedi utanarak.
Tavşancık bir an düşündü, sonra karganın eline birkaç havuç tutuşturdu.
— “Al o zaman, çalmana gerek yok. İstersen gel, kalanını birlikte toplayalım.”
Karga şaşırdı.
— “Ben... seni kandırmaya çalıştım, sen bana yine iyilik yapıyorsun?”
— “İyiliğin gücü, kötülüğün utancını siler.” dedi Tavşancık, bilge bir ifadeyle.
O günden sonra karga değişti. Artık kimseyi kandırmaz, herkese yardım eder oldu. Tavşancık’la birlikte ormandaki hayvanlara kış hazırlığı yaptırırdı.
Bir akşamüstü, kar taneleri düşmeye başladığında Tavşancık evinin penceresinden dışarı bakarken iç çekti:
— “Ne güzel bir yıl oldu! Herkes mutlu, kimse aç değil.”
Tam o sırada kapısı çalındı. Gelen ormandaki tüm hayvanlardı. Sincap, Kirpi, Karga, Kuşlar, Tilki, hatta çekingen bir kaplumbağa bile gelmişti. Ellerinde hediyeler vardı: ceviz, elma, çam kozalağı, renkli tüyler...
Sincap öne çıktı:
— “Cömert Tavşan, sen hep bize verdin. Şimdi sıra bizde!”
Karga kanatlarını açarak ekledi:
— “Artık senin yuvan da bizim yuvamız.”
Tavşancık’ın gözleri doldu.
— “Ben siz olmadan kiminle paylaşırdım ki? Hepiniz ailem oldunuz.”
Kirpi bir köşeden seslendi:
— “Yarın kar daha da artacak, hep birlikte burada kalalım!”
Herkes kabul etti. Ateşi yaktılar, havuç çorbası pişirdiler. Dışarıda tipi uğuldayıp duruyordu ama evin içinde öyle bir sıcaklık vardı ki, zaman bile yavaşlamış gibiydi.
Gece ilerledikçe hikâyeler anlatıldı, kahkahalar yükseldi. Tavşancık arada bir sessizce etrafına baktı. Herkesin yüzünde gülümseme vardı. İçinden geçirdi: “Demek ki cömertliğin asıl armağanı, yalnız kalmamaktır.”
Sabah olduğunda kar ormanı tamamen beyaza bürümüştü. Tavşancık kapıyı aralayıp dışarı baktı. Kar taneleri sessizce süzülüyor, güneş kristallerin üzerinden sıyrılıyordu.
Karga omzuna kondu.
— “Ne kadar güzel bir sabah, değil mi Tavşancık?”
— “Evet. Her kar tanesi, yeni bir başlangıcın habercisi.”
Kirpi kahkahalarla ekledi:
— “Ve her başlangıçta biraz paylaşmak gerekir!”
Herkes güldü.
Tavşancık pencereye döndü, bir an sessiz kaldı.
— “Bir gün biri bana ‘neden bu kadar veriyorsun?’ diye sormuştu. Şimdi cevabını biliyorum. Çünkü paylaştıkça çoğalıyor içimdeki sevinç.”
O günden sonra ormanda yeni bir gelenek başladı. Her yıl karın ilk yağdığı gün, bütün hayvanlar bir araya gelip “Cömertlik Günü” düzenledi. Herkes elindekinin bir kısmını başkasıyla paylaşır, hikâyeler anlatır, dostluğu kutlardı.
Ve ormanın derinliklerinde, o günlerde hep aynı rüzgar esermiş:
Biraz havuç kokar, biraz sevgi taşırmış.
Cömert Tavşan’ın hikayesi, her kar tanesinin arasında fısıldanırmış — “Paylaşmak bir kalbin diğerini ısıtmasıdır.”