Cesur Terzi Masalı
Bir zamanlar, yeşil tepelerin arasında küçük ama canlı bir köy varmış. Bu köyde herkes el emeğiyle geçinir, tarlalarda çalışır, hayvan besler ya da küçük dükkânlar işletirmiş. Köyün en renkli dükkânlarından biri, genç bir terziye aitmiş. Onun adı Emir’miş, ama köylüler ona “Cesur Terzi” dermiş. Çünkü Emir, iğneyle ipliği sadece elbiseler için değil, aynı zamanda cesaretiyle örermiş.
Emir’in dükkânı rengârenk kumaşlarla doluymuş. Pencereye asılmış kırmızı, mavi, yeşil parçalar rüzgârda dalgalanır, uzaktan görenlerin içini açarmış. Ama Emir’in kalbinde daha büyük bir hayal varmış: Bir gün sadece köyünün değil, bütün ülkenin en tanınmış terzisi olmak.
Bir sabah Emir, dükkanında ceket dikiyormuş. Bir müşteri içeri girmiş. Bu, köyün en yaşlı kadını Ayşe Nine’ymiş.
— Evladım, senin ellerin altın gibi. Bana öyle bir yelek diker misin ki, torunlarımın düğününde gururla giyeyim?
Emir gülümseyerek başını sallamış.
— Merak etme Ayşe Nine, sana öyle bir yelek dikeceğim ki, ışıldayacaksın.
Tam o sırada, köy meydanından çan sesleri duyulmuş. Herkes dışarı çıkmış. Çanlar sadece önemli bir haber olduğunda çalınırmış. Meydanda, köyün muhtarı bağırmış:
— Herkes dikkat! Dağlardan inen koca bir dev köyümüze doğru geliyor. Kervanları yağmalıyor, hayvanlarımızı korkutuyor. Onu durduracak bir yiğide ihtiyacımız var!
Kalabalık sessizliğe gömülmüş. Herkes korkuyla birbirine bakıyormuş. Tam o sırada Emir, iğnesini masaya bırakıp ayağa kalkmış.
— Ben giderim!
Herkes şaşkınlıkla bakmış.
— Sen mi? Sen bir terzisin! diye bağırmış köylülerden biri.
Ama Emir’in gözlerinde kararlı bir ışık varmış.
— Evet, terziyim. Ama cesaretim de var. Kumaşı keserken nasıl titremiyorsam, devin karşısında da titremeyeceğim.
Ertesi sabah Emir, yanında sadece küçük bir iğne kutusu ve keskin bir makasla yola çıkmış. Köylüler arkasından dualar etmiş. Yolda ilerlerken, bir dere kenarında durmuş ve su içmiş. O sırada bir kuş gagasında kırık bir kanatla önüne düşmüş.
— Ah zavallı kuş! demiş Emir.
İğnesini ve ipliğini çıkarıp kuşun kanadını dikkatle dikmiş, kanat yeniden tutmuş. Kuş kanat çırpmış ve havalanmadan önce konuşmuş:
— Cesur Terzi, senin iyiliğini unutmayacağım. Zor anında yardımına koşacağım.
Emir şaşkın ama mutlu bir şekilde yoluna devam etmiş. Biraz sonra karanlık bir ormana varmış. Orada bir tilki tuzağa yakalanmış halde inliyormuş.
— Lütfen yardım et! demiş tilki.
Emir yine iğnesini çıkarmış, tuzağın iplerini kesmiş. Tilki özgür kalınca başını eğmiş.
— Cesur Terzi, senin iyiliğini unutmayacağım. Bir gün sana borcumu ödeyeceğim.
Günler sonra Emir, dağın eteğine varmış. Devin kocaman gölgesi kayaların üzerine düşüyormuş. Emir cesaretini toplayıp bağırmış:
— Ey dev! Bu köyün insanlarını rahatsız etmeyi bırak!
Devin koca kahkahası dağları sarsmış.
— Ha ha ha! Sen kimsin küçücük adam? Bir iğneyle mi beni durduracaksın?
Emir elindeki makası kaldırmış.
— Bu eller ne kumaşlar biçti, ne düğmeler dikti. Seninle başa çıkmaya da yeter.
Dev hırlamış ve Emir’in üzerine yürümüş. Emir, çevikliğini kullanarak kayanın arkasına saklanmış. O sırada gökyüzünden, kanadı iyileştirdiği kuş gelmiş. Kuş devin gözlerine saldırarak onun dikkatini dağıtmış.
Emir bu fırsatı kullanarak devin ayak bileğine yaklaşmış. Elindeki sağlam iplerle devin bacaklarını birbirine dikmeye başlamış. Dev hareket ettikçe ip daha da sıkılmış.
— Ne oluyor! Kımıldayamıyorum! diye bağırmış dev.
Tam o sırada ormandan tilki çıkmış. Dev yere kapaklanınca tilki hızlıca koşup devin burnunu ısırmış. Dev acıyla bağırmış, köylere dönmeye cesaret edememiş.
— Yenildim! Bundan sonra köyünüze dokunmayacağım!
Emir köyüne döndüğünde, herkes sevinç çığlıkları atmış. Çocuklar onun etrafında dönmüş.
— Cesur Terzi döndü! Cesur Terzi devimizi yendi!
Ayşe Nine gözyaşlarıyla yanına gelmiş.
— Evladım, sen sadece elbise değil, umut diktin bize.
Muhtar ise kalabalığın önünde yüksek sesle konuşmuş:
— Bundan böyle köyümüzün kahramanı sensin Emir. Adın hep “Cesur Terzi” olarak anılacak.
Emir ise gülümseyerek cevap vermiş:
— Ben sadece elimden geleni yaptım. Bir iğne küçük görünebilir, ama doğru zamanda en büyük silaha dönüşebilir.
O günden sonra Emir, köyde sadece terziliğiyle değil, cesaretiyle de tanınmış. Çocuklara hep şunu öğütlermiş:
— Cesaret, en güçlü kumaştır. Onu kalbinizde taşıyın, asla yıpranmaz.
Ve köy halkı, iğnesiyle dev yenen bu cesur terzinin hikâyesini dilden dile anlatmış.