Brawl Stars Masalı
Starr Park sabah güneşiyle uyanırken, renkli çadırların ve tuhaf makinelerin arasından yumuşak bir rüzgâr geçiyordu. Parkın ortasındaki büyük meydanda Leon, her zamanki gibi kapüşonunu biraz daha indirip etrafı gözlüyordu. Sessizdi ama kalbi hızlı atıyordu. Çünkü bugün sıradan bir gün değildi. Bugün, Starr Park’ta bir şeylerin yolunda gitmediğini herkes hissediyordu.
Shelly, elindeki pompalı tüfeği omzuna yaslamış, meydanın kenarında duruyordu. Gözleri ciddi ama içten bir sıcaklık taşıyordu. Colt, aynadaki yansımasına son bir kez bakıp saçlarını düzeltti. Jessie, yanındaki küçük robotu Scrappy’nin vidalarını kontrol ederken mırıldanıyordu. Poco ise gitarının tellerini hafifçe tıngırdatarak parkın sesini dinliyordu.
Bir anda parkın hoparlörlerinden boğuk bir ses yükseldi. Ses titrek ve endişeliydi.
— Shelly… Colt… Jessie… Leon… Beni duyuyor musunuz?
Bu ses Spike’a aitti. Normalde sessiz, hatta neredeyse hiç konuşmayan Spike’ın sesi bu kadar net duyulunca herkes irkildi.
— Spike? Neredesin sen? diye seslendi Shelly.
— Eski saat kulesindeyim… ama yalnız değilim… dedi Spike, sesi korkuyla titreyerek.
Leon bir adım öne çıktı.
— Yalnız değilsen bu kötü bir şey mi?
— Evet… çünkü gölgeler hareket ediyor…
Jessie kaşlarını çattı.
— Gölgeler hareket etmez. Bir şey onları hareket ettiriyordur.
Colt derin bir nefes aldı.
— O zaman kahramanlar harekete geçer. Hadi ekip, Starr Park’ın bize ihtiyacı var.
Beşli, saat kulesine doğru ilerlerken Poco gitarını sırtına astı ve yumuşak bir melodi çalmaya başladı. Bu melodi sadece bir şarkı değildi; cesaret veren bir sesti.
Yol boyunca parkın her zamanki neşesi yoktu. Balonlar sönük, ışıklar solgundu. Sanki Starr Park üzgündü.
Saat kulesine vardıklarında Spike’ı kulenin içinde, dikenlerini kendine doğru toplamış halde buldular. Gözleri korkuyla doluydu.
— Oradalar… dedi Spike fısıldayarak. — Kuleye giriyorlar… kalplerimizi dinliyorlar…
— Kim onlar? diye sordu Leon.
Tam o anda karanlık bir gölge duvardan sıyrıldı. Ardından bir diğeri… ve bir başkası. Gölgelere benzeyen ama yaşayan varlıklardı bunlar. Korkuyla besleniyorlardı.
— Bunlar Duygu Yiyiciler, dedi Jessie. — Eski bir efsanede okumuştum. Çocukların cesaretini çalarlar.
Shelly bir adım öne geçti.
— O zaman yanlış parka gelmişler.
Gölgelere doğru ateş etti ama mermiler içlerinden geçip gitti.
— Fiziksel değiller! diye bağırdı Colt. — Onlara dokunamıyoruz!
Poco gitarını kaldırdı.
— Ama hissedebiliyorlar…
Poco çalmaya başladı. Bu sefer melodi daha güçlüydü. Umut dolu, sıcak bir melodi. Gölgelere dokunduğunda bir an duraksadılar.
— İşe yarıyor! diye bağırdı Jessie. — Duygularla savaşıyoruz!
Spike derin bir nefes aldı ve ilk kez gülümsedi.
— O zaman ben de korkmamayı deneyeceğim…
Leon kapüşonunu çıkardı. Bu onun için zordu çünkü saklanmayı severdi.
— Ben hep görünmez olmayı sevdim… ama bugün görünür olacağım.
Leon gölgelerin önüne çıktı. Korkusunu bastırmaya çalışarak konuştu.
— Korkmak normaldir. Ama biz korkunun bizi yönetmesine izin vermeyiz.
Gölgeler titredi.
Shelly Spike’ın yanına diz çöktü.
— Yalnız değilsin. Hiçbirimiz değiliz.
Colt silahını indirdi.
— Kahraman olmak her zaman güçlü olmak değil… bazen cesur olmaktır.
Jessie Scrappy’yi ileri gönderdi. Robot, küçük kalbi gibi atan ışığıyla parladı.
— Scrappy, umut modunu aç!
Robotun içinden yayılan sıcak ışık kuleyi doldurdu. Gölgelere değdiğinde onlar küçülmeye başladı.
Poco gitarını daha da yükseltti.
— Bu şarkı, yalnız hisseden herkes için!
Spike dikenlerini açtı.
— Ben bir kaktüsüm… ama kalbim var. Ve onu koruyacağım!
Gölgelere doğru ilerledi. Her adımda biraz daha küçüldüler. Sonunda, birer duman gibi havaya karıştılar.
Saat kulesi sessizleşti. Işıklar geri geldi. Starr Park nefes aldı.
Leon gülümsedi.
— Sanırım başardık.
Shelly Spike’ın omzuna dokundu.
— Cesaretin için teşekkürler.
Spike utangaçça başını salladı.
— Siz olmasaydınız… yapamazdım.
Colt kollarını açtı.
— İşte bu yüzden bir ekibiz!
Jessie gülümsedi.
— Bilim, dostlukla birleşince her şey mümkün.
Poco gitarının son notasını çaldı.
— Ve müzik, kalpleri birleştirir.
Gün batarken Starr Park yeniden neşeyle doldu. Çocukların kahkahaları yankılandı, ışıklar parladı. Ama en önemlisi, herkes biraz daha cesurdu artık.
Leon gökyüzüne baktı.
— Bazen görünmez olmak isteriz… ama gerektiğinde ışık olmak da gerekir.
Ve Starr Park, o gece cesaretle uykuya daldı.